twenty nine.

2.2K 289 79
                                    

Şeytan her zaman sol yanınızda, sizi izliyor olacak.

"Yemeğini yesene Jeongguk."

Jeongguk tabağındaki yemeği incelerken derin bir nefes vermiş, ardından kırmızı gözlerini ona dikkatle bakan melezlere çıkartmıştı. "Sanırım iştahım yok." Dediğinde Taehyung kaşlarını çatmış, öne doğru eğilerek eşini süzmüştü. Yeniden içindeki o kasvet duygusunu hissettiğinde sertçe yutkunmuş, dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"Neden yemiyorsun ki?" Hoseok garip bir şekilde yemeği incelemeye başladığında şeytan istemsizce gülümsemiş, melezin sırtını sıvazlamıştı. Hoseok'un gerçekten değerini biliyordu lakin bir türlü bunu ona gösteremiyordu. "Yemekte sorun yok, sanırım gereksiz fazla düşünüyorum. İştahımı kaçıracak kadar, en azından." Hoseok gözlerini Jeongguk'a dikmiş, dudaklarını büzerek burnundan sert bir nefes vermişti. Artık sinirlenmeye başlıyordu, şu aptal olayların bir an önce son bulmasını istiyordu.

"Pekâlâ, düşüncelerini bizimle de paylaş o zaman." Dediğinde şeytanın yüz ifadelerinin bir anda değiştiğine şahit olmuş, bu garip bir şekilde ürkmesine sebep olmuştu. "Sorun da burada Hoseok, kalesine sızıp stratejilerini öğrenmem gerekiyor. Savaş esnasında ne tür hamleler yapacağını öngöremiyorum. O kaleye sızmam gerekiyor, ama çok iyi korunuyor."

Hepsi aynı anda tekrar düşüncelere dalmış, dakikalar sonunda buna sertçe vurulan kapı engel olmuştu. Hoseok heyecanla ayağa kalktığında Taehyung anlamsız bakışlarını üstünde gezdirmiş, bu da Hoseok'un kendisini açıklamak zorunda hissettirmişti. "Namjoon ile biraz vakit geçireceğim, sizin aşkınız beni de susatıyor." Hızla göz kırpıp kapıya koşmuş, bu sırada bağırmıştı.

"Hoş geldin kalbimin sahib- Kraliçem!" Karşısında gördüğü Kraliçe ile istemsizce gerilmiş, koca gözleriyle dik dik ona bakmaya devam etmişti. Soweon karşısındaki melezi en son 21 yıl önce gördüğünden sırıtmış, kısık gözleriyle bedenini süzmüştü. "Sen Hoseok'sun, öyle değil mi? O gün Jeongguk'u teslim alan melez." Dediğinde Hoseok hızla başını sallamış, sonunda aklı başına geldiğinde önünde eğilmişti.

Soweon bu hareketi ile onu omuzlarından tutmuş, eğilmemesi adına mırıldanmıştı. "Tch, bunu yapmana gerek yok. Oğlumu görmek istiyorum, burada.. değil mi?" Diye sorduğunda melez yavaşça başını sallamış, mutfağa doğru seslenmişti. "Jeongguk, bir misafirimiz var."

Birkaç saniye içinde mutfaktan çıkan iki beden şokla kapıdaki kişiyi süzmüş, inanmak istemediklerinden birbirlerine bakmışlardı hızla. "Anne?" Sonunda Jeongguk konuşabildiğinde Soweon istemsizce gülümsemiş, dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Annene sarılmak yok mu?"

Jeongguk anlamsız bakışlarını birkaç saniye annesinin ayakkabılarında gezdirmiş, ardından gözlerini orada çekerek bedenini bir saniye
içinde bahçeye çıkartmıştı. Artık güçlerini inanılmaz bir şekilde kontrol edebiliyordu. Bahçenin tam ortasında durduğunda gözlerini kırmızıya çevirmiş, etrafı süzdükten sonra hâlâ kapıdan ona bakan annesine dönmüştü. "Askerlerin nerede?"

"Tek geldim." Şeytan anında kaşlarını kaldırmış, annesine doğru yürürken fazla derin düşündüğünden gözlerini kısmıştı. "Neden tek gelesin? Savaş resmen başladı, sen Hades'in eşisin. Neden benim yanımda durasın?"

"Sen de benim oğlumsun!"

Soweon istemsizce bağırdığında büyük bir sessizlik oluşmuş, birkaç saniye boyunca öylece birbirlerine bakmışlardı. Sonunda bunu bozan yine Soweon olmuştu. "Baban artık eskisi gibi değil, ben.. ben onu tanıyamıyorum. Jeongguk, senin yanında olmak istiyorum. Hades'in başa geçmesini istemiyorum, o şeytanları yönetecek saf güce erişemedi. Ama sen çok iyi bir Kral olabilirsin Jeon'um, bunu biliyorum. Yönetme arzunun olduğunu biliyorum. Ne olursa olsun yanında olacağım, yapamadığım anneliği yapacağım." Jeongguk duydukları ile istemsizce derin bir nefes vermiş, konuşmak yerine yalnızca o an annesine sarılmayı tercih etmişti. İlk defa Taehyung dışında birine böyle bir sevgi ile sarılıyordu. En azından ona inanan birisi vardı, annesi ona inanıyordu.

mastema - taekook. ✓Where stories live. Discover now