what's stoping you?

182 15 3
                                    

Dudakları dudaklarımın üstünden yavaşça kayarken bu anın hiç bitmemesini diledim. Elimi Bang Chan'in ensesine koyup dudaklarını iyice benimkilere bastırdım. Birkaç saniye sonra nefes almak için geri çekildiğimde Chan gülümseyerek bana baktı. Yeniden ona yaklaşıp minik bir öpücük kondurdum dudağına.

"Hayatımın en güzel anı." dedi. Gülümsedim. Bang Chan yaklaşıp saçlarımla oynamaya başladığında kapı çaldı.

"Kim olabilir?"

"Bilmem ki." deyip ayağa kalktım ve gidip kapıyı açtım. Olduğum yerde kaskatı kesilirken Chan de geldi yanıma.

"Felix."

Bang Chan de beklemiyordu sanırım. Yüzü bembeyaz kesilirken gerçeklerin bu kadar kısa bir sürede tekrardan karşımızda belireceğini düşünmemiştim.

"Chan, eve gidelim." dedi Felix. Ağlamıştı, gözleri kıpkırmızıydı. Bu melek gibi görünen çocuğun ağlamasına sebep olduğum için kendimi kötü hissettim. Az önce Bang Chan'i öptüğüm için suçlu hissettim.

"Felix, biz çoktan bitirdik. Uzatmanın bir anlamı yok. Ben Minhoyu seviyorum sen kabul etsen de etmesen de. Biliyorsun bunu. Lütfen hepimize acı çektirmeyi bırak."

Sonlara doğru sesi titremişti. Elini tutmak istedim ama ihanet etmiş gibi duracaktım. Felix'e yalan söylemiştim. Biz arkadaş değildik artık.

"Gelmediğinde neler olacağını biliyorsun."

Tehdit eder gibi bunu söylediğinde Bang Chan'in kararsız bakışlarını gördüm.

"Gitmelisin." dedim. Gitmesin istiyordum ama gitmeliydi.

"Minho..."

"Bang Chan..." dedim gülerek ve ekledim:
"Gitmelisin."

İçeriden montunu getirip verdim. Felix gözleriyle beni takip ediyordu. Galip gelmişti bana, göz bebeklerine canlı bir sevinç işlenmişti aniden. Koyu pembe dudakları hafif kıvrılır gibi olmuştu ya da bana öyle gelmişti. Bang Chan onaylamayan bakışlarla bana baktığında hafifçe Felix'e doğru ittim kendisini.

"Mutlu yıllar Felix. Tekrardan görüşmek dileğiyle iyi bir yıl geçirmeni dilerim." dedim.

"Teşekkür ederim. Sana da mutlu yıllar." dedi.

İkisi de arkasını dönüp uzaklaşırken kapıyı kapatıp salona geçtim. Düşünmeye hakkım var mıydı bilmiyorum ama Bang Chan'in beni öptüğü zamanı tekrar tekrar zihnimin köşesinden çıkarıp hatırlamak istedim. Şimdi yeni bir başlangıç yapmıştık ikimiz de. Felix'in yüzünden aramız bozulacak mı? Bozulursa tepkim ne olacak diye düşündüm durdum. Şu an ne yapıyorlardı acaba? Telefona uzanıp Bang Chan'e mesaj atmak istedim ama çok mu meraklı görünecektim? Önemli bir şey olursa o bana yazar deyip telefonu diğer koltuğa fırlattım ve biralardan birini açıp içmeye başladım. Kaç kutu içtim bilmiyorum ama adımı unutacak kadar içmiş olmalıydım. Olduğum yerde sızıp kalmışım.

Sabah uyandığımda başım feci bir şekilde ağrıyordu ve televizyon hâlâ açıktı. Telefona uzandığımda saatin 11 olduğunu gördüm. Hiç bildirim gelmemişti ayrıca. Umursamayıp kalktım ve banyoya gidip duş aldım. Çıktığımda da kahvaltı yaptım. Sonrasında salona geçip koltuğa uzandım ve televizyonu açtım. Güzel bir belgesel bulup izlemeye başladım. Bir yandan da telefonu alıp hesabıma girdim ve ana sayfada dolaşırken bir fotoğraf gördüm. Felix atmıştı. Bang Chan'in yatakta uyuduğu bir fotoğraftı. Gönderinin altında da şöyle bir yazı vardı:
"Saatlerdir yanımda böyle huzurla uyumandan başka ne isterim sevgilim?"

Bu çocuğun neden böyle yaptığını anlıyordum bu zamana kadar ama dünden sonra böyle yapmasına bir anlam verememiştim. Bang Chan'i hiçbir şekilde düşünmüyordu kesinlikle. Çok bencilce hareket ediyordu ve Bang Chan'in suçlu hissetmesine sebep oluyordu. Belki ben de hatalıydım. Sonuçta Bang Chan istemediği hâlde onunla gitmesini söyleyen bendim. Düşünmekten kafayı yiyeceğimi düşündüm bir an. İlişkimiz hiç başlamamış gibi davranıp onu hayatımdan çıkarmalı mıydım? Telefonun çalmasıyla düşüncelerim aniden bölündü. Arayan Jisung idi. Cevap verdim.

so, why did you hurt me? /minchanWhere stories live. Discover now