broken hearts

169 17 0
                                    

Bang Chan'in yazdığı mesaja baktım bir süre. Cevabı belli değil miydi? Bang Chan'e olan sevgimin önünde bir engel vardı ve onu aşmam pek mümkün görünmüyordu. Sıkıntıyla nefes verdim. Birbirlerini seven insanlar neden bir araya gelemiyor? Mesajlar kısmını açıp Bang Chan'e yazdım.

"Sorun asla sen değilsin. Felix'e üzülüyorum."

Anında cevap gelmişti.

"Peki ya sen? Sen üzülmedin mi bugün o gönderiyi görünce?"

Üzüldüm ama yeter mi bilemiyorum. Bir anda kendimi çaresiz hissettim. Ne yapmalıyım? Hiç olmamış gibi davransam Bang Chan'e de kendime de acı çektirmiş, ikimizin de duygularını yok saymış olacağım. Fakat diğer yandan Felix'in durumu daha kötüye gidebilirdi. O, Bang Chan'i her şeyi olarak görüyordu. Onun varlığında huzur buluyordu. Ona bunu yapmaya hakkım yoktu. Telefonu salonda bırakıp odama gittim ve uyumaya çalıştım.

Sabah uyandığımda duş alıp kahvaltı yaptım daha sonra da okul için hazırlandım. Evden çıktığımda ruhumu içimden bir boruyla çekmişler gibi hissediyordum. Dalgın dalgın durağa doğru yürürken biri koluma girdi.

"Böyle dalgın yürümeye devam edersen seni âşık sanarlar oğlum."

Jisung'un sesi kulaklarıma dolduğunda başımı kaldırıp ona baktım.

"Günaydın Jisung."

Kafamı tekrar eğip yerdeki karları izleyerek yürürken Jisung eliyle çenemi kavrayıp kaldırdı.

"Bu cansız ses de ne böyle? Sevgilin mi terk etti?"

Kalbime görünmez bir hançer saplanmış gibi hissettim. Saplandığı yeri acıya bularken Jisung'un gözlerine bakıyordum.

"Durum vahim galiba." dedi gülerek.

Neden güldüğünü anlayamadım. Komik miydi bu durum?

"Şu an mağazalar senin gibi cansız manken arıyorlar Minho. Seni güzel bir paraya satabilirim." dedikten sonra kolumu daha sıkı kavradı.
"Tepki verir misin? Nefes aldığından bile şüpheliyim."

Son dediği şeyle derin derin nefes alıp verdim.

"Nefes alıyorum Jisung. Sadece okula gidebilir miyiz?"

Kafasını salladı. Şu an konuşmak istemiyordum. İçimdeki boşluk yüzünden yanlış bir tepki verebilir ya da alakasız bir şey söyleyebilirdim çünkü.

Okula geldiğimizde Jisung benden ayrılıp bir çocuğun yanına gitti. Ben sınıfa girmek üzereyken de çocuğu çekiştirip yanıma getirdi.

"Minho, tanıştırayım." dedi yanındaki çocuğa bakarak. Gülümseyerek elini uzatan çocuğa baktım, şeffaf diş telleri vardı ve gülünce yanakları canlı bir parlaklık almıştı.

"Ah, merhaba ben Seungmin."

Elimi uzatıp gülümsemeye çalıştım.

"Memnun oldum."

Jisung bana korkunç bir şekilde bakınca kaşlarımı kaldırdım.
"Bir şey mi var?"

"D-dostum sen bence bugün gülme."

"Neden ki? Dişlerimi fırçalamamış mıyım yoksa?"

Elimi ağzıma götürdüm.

"Gülüşün son izlediğim korku filminden daha korkunçtu." dedi bir anda. Ben şaşkın şaşkın Jisung'a bakarken Seungmin de Jisung'un dediğine gülüyordu. İkisini de kapının orada bırakıp sınıfa girdim ve boş bir sıraya oturdum. Birkaç dakika sonra sağ tarafıma biri oturdu, Jisung sandım.

"Yine benimle dalga geçeceksen ağzını hiç yorma, kusura bakma bugün çekemem seni."

Kırıcı olmak istemiyordum ama günümde değildim. Ses gelmediğinde sağa çevirdim başımı. Bang Chan kolunu sıraya dayamış bana bakıyordu.

"Sen miydin? Ben de Jisung sandım." dedim. Afallamıştım.

"Keyifsiz görünüyorsun." dedi gözlerini üzerimden çekmeden.

Sıradan kalkıp beni takip etmesini söyledim. Birlikte bahçeye indiğimizde etrafta pek kimsenin olmadığını gördüm.

"Burada konuşalım." dedim.

"Neden buraya geldik ki?"

"Bağırmam gereken bir durum olduğunda rahatça yapayım diye geldik." diye cevap verdim. Canımı sıkan şeyi burada bitirecektim. Beni yiyip bitiren o düşünceyi burada sonlandıracaktım.

"Biliyorum Felix yüzünden böylesin ama Minho sana her şeyi söyledim. İkimizin suçlu hissetmesini gerektirecek herhangi bir şey yok."

"Öyleyse neden ilişkimiz konusunda rahat hissedemiyorum? Neden kapımın önüne kadar geliyor?" dedim.

Kırgındım fazlasıyla. Beni teselli etmesine ihtiyacım vardı. Felix ne kadar Bang Chan'in varlığıyla hayat buluyorsa ben de bir o kadar onun varlığını tümüyle hissetmek istiyordum.

"Felix birini sevip onunla bağ kurana kadar bu böyle devam edecek. Biliyorsun, değiştiremeyiz bunu."

"Öyleyse biz değişiriz." dedim kesin bir dille. Gözlerindeki korkuyu gördüğümde yalnız olmadığımı hissettim.

"Nasıl?" dedi. Ağzından öyle bir zorlukla çıkmıştı ki bu cümle, cevabımı duymak istemediğinden emindim.

"Bitti."

Arkamı dönüp kapıya doğru ilerlerken kolumdan tutup beni kendine çevirdi.

"Bitti demek bu kadar kolay mı?" diye bağırdı. Etraftaki öğrenciler bize bakıyordu.

"Bağırma, herkes bize bakıyor."

"Niye rahatça bağırmak için gelmedik mi buraya?" dedi.

Tamam beklediğim bu değildi. Elbette tartışacaktık ama şu an hiç zamanı değildi. Aksini düşünmemiz de mümkün değildi. Birlikte olamazdık.

"Hiçbir şey olmamış gibi davranalım." dedim ve kolundan kurtulup sınıfa gittim. Jisung yan tarafımdaki yere oturmuş eşyalarını düzenliyordu, ben geldiğimde de yüzüme bakıp bir şey söylemeye çalıştığında:

"Şimdi değil." diyerek susmasını istedim.

Ders bittiğinde ikimiz de fakülteden çıkıp durağa doğru yürümeye başladık. Jisung yine koluma girmişti. Bana neler olduğu hakkında soru sormak için can attığını ama sormamak için kendine direndiğini görebiliyordum. Durağa vardığımızda ikimiz de tek kelime etmemiştik. Durağın kenarında dururken Jisung yerdeki karlara ayağıyla daire çiziyordu. Sonra yanımda durarak ayaklarını karda kalp izi oluşturacak şekilde bir araya getirdi sonra da koluma dokunup görmemi sağladı. Ben de aynısını yaptım. Keyifliydi. Soğuk havayı içime çekip biraz rahatladığımda Jisung bir şey dedi ama anlamadım.

"Ne dedin?"

"Kırık kalpler."

Söylediği şey anında düşüncelerime tesir ederken neden bunu dediğini anlamaya çalışıyordum.

"Sevenin sevilenden uzak durması kalp kırıklığına neden oluyor. Tek taraflı da olsa çift taraflı da olsa kavuşamamak kalbi parçalara ayırıyor ve bu süreç acı veriyor insana. Duygularını ya ateşe veriyor ya toprağa gömüyor sanıyor zamanla ama olan bu değil. Hiçbir his geçmez sadece yeni birini tanırsın, yeniden birini seversin böylelikle eskiyi unutursun. Sana acı verecek olanı bir kenara bırakıp yeni şeylerin peşinde koşarsın. Peşinde koştuğun yeniler de eskiyince döngü tekrar eder. Ne zaman ki beklentilerini durdurursun o vakit kalbin kırılmaz olur, taşlaşır."

"Kalbimi taşa çevirsem de yuvarlanır, aşınır. Neye yarar ki?" dedim.

Jisung gülümseyerek bana baktı.

"İnsanız, kırıldığımız yerden toparlanırız."

Gülümseyerek baktım Jisung'a. Kırıldığım yerden toparlanacağıma dair kendime söz verdim o an.

so, why did you hurt me? /minchanUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum