8

568 59 51
                                    

Odasındaki eşyalarını düzenlerken çalan telefonu resmen kurtarıcı gibi olmuştu çünkü nelerin kitaplığında kalması, nelerin koliyle kaldırılması gerektiğine karar veremiyordu. Telefonu eline alınca heyecanlı bir nefes aldı. Kapanmadan çağrıyı yanıtlayıp kulağına götürdü. "Efendim?"

"Merhaba Louis, nasılsın?"

"İyiyim Bay Styles, siz nasılsınız?"

"Teşekkür ederim, ben de iyiyim. Müsaitsin değil mi?" odasına göz attı.

"Evet. Kitaplığımı düzenliyordum. Bir şey mi diyecektiniz?"

"Ben… şey diyecektim, acaba… yani işin bitince-"

"Direkt söyleyin ikimiz de rahatlayalım." dedi onun kıvranmalarına daha fazla dayanamayarak. Kısa bir sessizlik oldu.

"Bugün öğle yemeğini benimle yemek ister misin?" Louis bir an hareketsiz kaldı. "Eğer işin uzun sürecekse ve yorgun olursan sorun değil. Biliyorsun, evde yalnızım ve belki bana katılmak istersin diye düşündüm."

"Evinize mi gelmemi istiyorsunuz?"

"Yiyecek bir şeyler hazırlıyordum ama eve gelmek istemezsen dışarıda da buluşabiliriz." Louis yerinde tepinmek, sevinç çığlıkları atmak ve önüne gelen her şeyi öpmek istiyordu. Aralarında Harry'den kaynaklanan bir mesafe olsa da iki seferdir görüşmek isteyen yine oydu. Gün içinde Louis'nin mesajlarına hemen dönüyor, en fazla bir-iki dakika bekletiyordu.

"Çok az bir işim kaldı. Hazırlanmam çok uzun sürmez. En fazla bir saat sonra orada olurum." derken yerdeki kitap yığınına baktı.

"Seni yine aynı yerden alabilir miyim?"

"Kendim gelirim."

"Bugün hafta sonu olduğu için otobüsler kalabalık olur." deyince Louis sırıttı. "Şu an yüz ifadeni tahmin edebiliyorum, kapat çabuk ağzını." dedi sahte bir kızgınlıkla.

"Hazır olunca size haber veririm. Beni yine aynı yerden alırsınız. Görüşmek üzere Bay Styles."

"Görüşürüz Louis." telefonu kapatıp dans ederek kitaplara ilerledi. Annesinin çıldırmaması için hepsini köşeye çekti. Gelince halledebilirdi onları. Geçen hafta alfanın kıyafetleriyle dönmüştü eve. Annesi onu sorguya çekmeye çalışsa da Louis hemen sıvışmıştı. Daha sonra da kıyafetlerin arkadaşına ait olduğunu, kendi kıyafetleri ıslandığı için onları giydiğini söylemişti. Kısmen doğru bir hikayeydi.

Dolabın karşısına geçip alfaya ait olan kıyafetleri poşete koydu. Sürekli gülümsemek istiyordu. Üzerine gri kazağını ve siyah pantolonunu geçirip aynanın karşısına geçti. Saçlarını düzene sokmaya çalıştı bir süre. Louis'nin saçları biraz asiydi, zor şekil alıyordu. Harry'ye hazır olduğuna dair mesaj attığında konuşmalarının üzerinden neredeyse kırk dakika geçmişti. Bolca parfüm sıkarak poşeti ve telefonunu alıp salona ilerledi.

"Anneciğim ben çıkıyorum."

"Yine nereye?"

"Yine derken? En son geçen hafta çıktım anniş, kalbimi kırıyorsun ama." kadın ona gözlerini kısarak baktı. "Arkadaşımın kıyafetlerini götürüyorum. Sonra da biraz takılırız. Çok geç kalmam, merak etme. Seni seviyorum." deyip yanaklarını öptü. Spor ayakkabılarını ve ceketini giyip dışarı çıktı. Islık çalarak yerleşke çıkışına doğru yürümeye başladı. On dakika sonra daha önce buluştukları yere varmıştı. Telefonunu kontrol ettiğinde alfanın on beş dakika önce yola çıktığına dair mesaj attığını gördü.

Arkasını dönüp ormanlık alana baktı. Ağaç tepelerinde öten kuşlara ayak uydurarak ıslık çalmaya devam etti. Arkasında duran arabaya dönüp birkaç adımda ulaştı. Yolcu koltuğuna yerleşip "Selam." dedi.

Stubborn Omega | LarryWhere stories live. Discover now