4

144 66 66
                                    

Asena, Kaan'ın omzunda gözlerini açtığında gün ışığı evin her bir köşesini ışıl ışıl etmişti. Güneşli bir pazar gününe başlamışlardı. Asena telefonu alıp saate baktığında öğlen vakti olduğunu görünce aniden ayağa kalktı ve Kaan da ne olduğunu anlamayarak aniden uykusundan uyandı. "Öğlen olmuş, uçağını kaçırdık. Eyvah!" Nidalarını yükseltirken Kaan sadece boş boş baktı. Birkaç saniye dayanabildi, Asena susmuyordu.

"Benim yüzümden, özür dilerim." Bunun gibi sözleri daha fazla dinlememek için bir hızla, onu susturmak istercesine, konuşmaya başladı: "Asenacığım, sakin olur musun? İznimi bir süreliğine uzattım. O süre, burada olan planlarıma bağlı olarak değişecek." Susturmak konusunda başarılı olup olmadığı ayrı bir olaydı. Çünkü söz konusu Asena ise sonuçlar hep olağan dışı oluyordu.

"Bu ne zaman oldu?" diye bir soru yönelten Asena'ya "Oxford'a akademisyen olarak gelme ihtimalim var, muhtemelen düşük yoğunlukta ders yüküm olacak. Bir de teklif aldığım birkaç şirket var. İki sorumluluğu aynı anda yönetebileceğimi düşünüyorum." cevabını verince "Hiç bilmiyordum. Yani buraya yerleşeceksin, doğru anlıyorum. Öyle değil mi?" Karşılığını alan Kaan başını sallayarak onayladı.

Asena kahvaltı hazırlayacağını söyleyip mutfağa gidince Kaan ise minik masaya iki kişilik servis açmaya başladı. Aynı zamanda bu işleri yaparken Asena'ya ev arkadaşı olmayı teklif ederse yanlış anlaşılma olasılığının ne olacağını da düşünüyordu.

Ona belli etmesede WASRO' ya dair araştırma yapıyordu ve bazı bulgulara ulaşmıştı: Bir hikaye kitabına tesadüfen denk gelmişti.

Serüvenlerin konu alındığı kısa ama okuyucusunu büyüleyen kitabın sahibi ise bizzat WASRO kuruluşunun ta kendisiydi. Kaan, Asena'nın değer verdiği iki insanın bir şekilde gözden kaybolmasını tesadüf bulmuyordu. Ama elinde sadece bir hikaye zımbırtısı vardı. Hikayenin başında 'Kurtuluş, bilim ve savaştan gelir.' önsözü yer alıyordu. Bunu şu an söylese Asena, hırçın ve ani davranırdı. Onun yanında kalması bu yüzden gerekliydi.

Elindeki sandviç bulunan tabaklarla Asena, masaya oturdu. Kaan ise demlenen çayları, kupalara doldurarak eşlik etti. "Bugün yayımı ve basımı durdurulmuş olan kitapların da bulunduğu bir sahafa gitme fikrine ne dersin?" Aldığı bilgiye göre WASRO'nun yayımı ve basımını yasakladığı o hikaye kitabı, sadece gitmeyi teklif ettiği sahafta bulunuyordu.

"Olur, gidelim. Aynı zamanda bana gelen davet ile ilgili görüşmek üzere Savaş Departman Birliği Birimi'ne de uğrayalım. İyice merak ediyorum, bugün bu durumdan Lulu ve Conroy'a da bahsetmem gerekecek. Fakat ilk önce işlerimizi halledelim." Olumlu cevabına karşı Kaan içten içe sevindi. Çünkü bulduğu bulgudan sadece böyle bir şekilde, bizzat kanıtı eline sunarak, bahsedebileceğini biliyordu. Zaten tek mantıklı yol bu gibi geliyordu.

Rutin bir halde kahvaltılarını ettiklerinde, Kaan'ın Asena'yı bekleme saatinin geldiği belli olmuştu. İlk olarak evi toparlayıp, sonra hazırlanmaya koyulmuşlardı. Asena telefonunu eline alıp Lulu ve Conroy'a önemli bir mesele hakkında konuşmak için buluşmak istediğini içeren birer mesaj yolladı. WASRO' ya gideceği için hafta içi olduğu gibi bugünde akademik giyime yöneldi.

Blazer ceket ve kumaş pantolon takımını giymeyi seven Asena, birçok renk takım arasından sonsuzluğu, verim ve otoriteyi temsil eden hatta kozmik bir renk olarak kabul edilen lacivert rengini seçmişti. Blazer ceketin içine ise saf beyaz bir bluz tercih etti. Bluz ile de beyaz topuklularını giydiğinde giyim meselesi tamamlanmış oldu. Sade bir makyaj yapıp çıkmak üzere yataktan aldığı telefonunu çantasına koyacakken bir çift onay mesajı geldiğini gördü.

Akşam için Asena'nın iki tane daha misafiri olacaktı. Nihayet Asena hazır olduğunda Kaan onu beklerken karizmasını gün yüzüne çıkaran takım elbisesiyle beraber yapıştığı koltuktan ayrılıverdi. Asena, Kaan'ı çok beklettiğinin farkında olsada onun yanında rahat hissettiği için istediği gibi davranabiliyordu. Evden çıkıp ilk durak olan WASRO' ya gitmek üzere yola koyuldular.

SIMA HUMBOLDT Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum