22

14 2 0
                                    

Lulu onu anlayışla karşılamıştı. "Ne yapıyorsun bakalım? Dinlenebildin mi?" dedikten sonra Asena "Evet, biraz dinlendikten sonra kütüphaneyi gezdim. Odama dönüyordum." cevabını verdi. Ve Elizabeth'e odaklanarak odasına gitmesi gerektiğini emretti. Ardından onlar ayakta sohbet ederlerken toz bulutuna benzeyen bir şey yaklaştı. Ve karşılarında Roza CAST'ın silüeti duruyordu. Onlara "Sizi sekizinci katta bulunan soldaki ilk odada bekliyorum." mesajını ileterek geldiği gibi aynı şekilde geri gitti.

Lulu ona zihninden 'İşte başlıyoruz.' mesajını yollayarak üst kata doğru ilerlediğinde Asena da zevkle onu takip etti.

Üstteki üç kata dair hiçbir bilgileri yokken tam da şuanda sekizinci katta Roza CAST'ın çağırdığı odanın önündeydiler. Odaya girmeden önce saniyelik bir hızla zihinlerine o katı kaydetmek istediler. İçeriye adımlarını attıklarında Roza CAST tam karşılarında bulunmaktaydı.

Bu oda onlarınkinden daha fazla genişti. Ve bir makam odasına benziyordu. Normal bir şekilde lavabosu elbette bulunuyordu. Fakat odadaki bir diğer açık kapıdan anladığı kadarıyla kişisel alanı da bulunuyordu. Bu odanın farkı büyüklük olarak kendisininkinden iki kat fazla olup bir de makam odasına sahip olmasıydı.

Etrafı inceleyen Asena'ya Roza "Her şey çok hızlı gelişiyor. Öyle değil mi?" dedi. Asena'nın cevap vermesini beklemeden konuşmasına devam etti. "Normal bir insan olduğunu düşünürken şimdi ise buradayız. Senin Hagi olduğunu söyleyen biz ve şahit olduğun yaratıklar..." sözlerinden sonra onlara önündeki koltuklara oturması gerektiğini söyledi.

Lulu ile oturduktan sonra Asena "Merak ettiğim ve bana açıklanmayan çok şey var. Size saygım sonsuz ama aynı zamanda çok kızgınım." sözlerini sıraladı. Büyük bir ciddiyetle karşısındaki kadına odaklandı. Ve karşılığında "Bana veya birilerine kızgın olmak senin yolculuğuna bir fayda sağlamayacak. Gelişmek istiyorsan tam anlamıyla nasıl bir yaradılış olduğunun mucizelerini keşfetmelisin. Böylece bizde sizleri nesillerce aktarabiliriz." sözlerini işitmişti.

Asena istemsizce geriliyordu. Bu elinde değildi sanki patlamak üzereydi. Yapmacık bir şekilde güldü ve ukala bir tavırla "Yaradılışıma destek olan kişiyi, annemi, bilmeden mi yaradılışımı fark edeceğim?" cümlelerini sıraladığında Lulu ona sakin olması gerektiğini söylese de olamadı.

Ani bir hareketle üstündeki siyah tişörtünü çıkararak arkasını döndü. Omzunu göstererek "Bu izi annem koydu. Öyle değil mi? Bir şey bilmesem de hissedebiliyorum." hiddetle bu sözleri sıraladığında gözleri artık kahve değil masmavi bakıyordu. Onun dönüşmeye başladığının artık Lulu ve Roza da farkındaydılar. Fakat Roza'nın ilgisini çeken şey, omzundaki izdi.

Roza sakinlikle "Bir mühre benziyor." dedi. Bunun bir amacı olduğunu düşündü. Asena'ya "Biraz yakından bakabilir miyim?" dediğinde Asena bunu kabul etmişti. Roza, bu minik izi derinlemesine incelediğinde derinin altına kadar görebiliyordu. Ve bir sonu gelmiyordu, iz içlerden geliyordu. Küçücük olmasına rağmen bir çok sembol içeriyordu.

Ondan uzaklaşarak eski yerine geçtiğinde "Sizi Hagi Evreni'ne götürmek istiyordum. Bu yüzden çağırmıştım. Hagi formunu kazanmak üzeresin ama kontrolsüzsün. Kalbini daha yoğun hissediyorsun. Annen konusunda bir şey diyemem. O istediği zaman hep beraber olacağız." cümlelerini sıraladı. Konuşmalarındaki netlik, yüzünden de okunabiliyordu.

Asena, bir çırpıda tişörtünü geri giyerek "Pekala, öyle olsun. Ne zaman gidiyoruz?" demişti. Bir an önce tüm benliğine kavuşmak istiyordu. Böylece tüm parçaları birleştirebileceğini hissedebiliyordu. Gözü kara bu kadını gören Roza "Sizin bu evrende de bir yaşam varlığınız olduğu için insan formunuzu oraya taşıyamıyoruz. Ama Hagi formuna henüz kavuşamadığın için kendini o evrende bu halinle göreceksin." diye belirtti.

Lulu da hazır olduğunu söylediğinde Roza, kendi üretimleri olan işgüçlerine sahip, onların işlerini yapan erkek Hagiler'i bulundukları bölgeye ışınlamıştı. Asena ve Lulu, süreci bilmedikleri için sadece odada aniden beliren yeşil yaratıkları görmüşlerdi. Onlar sahiden de insanlığın düşündüğü uzaylı görümündelerdi. Hagiler'in kadınlardan oluştuklarını ve esasında beyaz olduklarını bildiklerinden dolayı odaya gelenlerin kendi üretimleri olduğu gayet belliydi.

Roza CAST, onlarla iletişim kurarken Asena sessizce Lulu'ya "Onlar bizi anlayabiliyorlar mı?" sorusunu yönelttiğinde yeşil bir Hagi, sanki onu duymuş gibi bir anlığına ona baktı. Lulu da bunu fark edince "Evet, hatta tüm algıları dışarıdan tehlike gelme ihtimali için açık oluyor. En ufak çıtırtıyı ve en ufak noktayı dahi fark etme özellikleriyle üretildiler." cevabını verdi.

Asena, buna şaşırmadı. İnsanlar bile bir çok yazılım geliştirerek kendi işlerini görecek robotlar ve sistemler elde edebiliyorlardı. Birçok doğaüstü özelliklere ve tüm kuvvete sahip yaratıkların da kendi üretimlerinin olması çok olası bir durumdu.

Roza CAST, saf bir Hagi olduğundan direkt olarak evren değiştirebilecekti. Bu görevlilerin kendileri için geldiklerini hissedebiliyorlardı. Roza, Lulu ve Asena'ya dönerek "İlk olarak ikinizin bedenine koruyucu bir kılıf giydireceğiz. Bu kılıf tamamen enerjiden oluşuyor, gözle görülür bir şey değil. Hiçbir şey hissetmeden yolculuğunuz gerçekleşecek. Sizin güvenliğinizden emin olduktan sonra ben de geleceğim. Görevli askerler sizin insani formunuzu koruyacak." uzun bir konuşma yaptı.

Lulu "Tekrar oraya gideceğim için çok mutluyum. Asena giderken zaman algımız olmayacak, bilirsin ki zaman sadece bu evrende var. O nedenle her şey hızlı gibi görünse de aslında tam akışında olacak." cümlelerini heyecanla sıraladı.

"Şimdi bulunduğunuz koltuklarda kalabilirsiniz. Herhangi bir korku hissetmeyin, endişe ve heyecan da. Siz birer ruh parçasısınız, o hisler sadece giydiğiniz bedenlere aitler. Bunu unutmayın." sözlerini söyleyerek Roza, ardından ekledi: "Gözlerinizi kapatın."

Asena ve karşısındaki koltukta oturan Lulu, söylenileni yaparak gözlerini kapattılar. Sonra Asena, sıcak bir dokunun üçüncü gözünün olduğu bölgeye narince dokunduğunu hissetti. Bu sıcak ve yumuşak dokunun yeşil Hagi'ye ait olduğunu sezgileriyle anlayabiliyordu.

Bedeni ağırlaşmış ve ruhu kuş gibi kanatlanmış gibi olduğunda gözünü açma isteği oluşmuştu. Gözlerini açtığında tavana daha da yakınlaşmış bir haldeydi. Roza'nın az önce dediklerini hatırladı. Bir şey hissetmemeliydi. Dikkatlice etrafa baktığında bedeninin uykuda olduğunu gördü. Ve ardından Lulu'yu fark etti, onun bedeni de uykudaydı. Fakat onun ruhu kendisininki gibi havada süzülmüyordu. O tıpkı bir insan gibi ayakta duruyordu.

'Benim gibi yapabilirsin.' sözlerini duyduğunda sanki boşluk konuşuyormuş gibiydi, garip bir histi onun için. Havada süzülen enerji parçacıklarını dikey bir şekilde zemine yakınlaştırmak istedi ve bunu başardı. İnsani bedeninde olduğu gibi yere basma hissi yoktu, hatta hiçbir his yoktu. Ve hiçbir yere tam olarak temas edemezdi.

Yeşil yaratıkların hala orada olduğunu gözlemleyebiliyordu. Hazır olduklarını anlamış olsalar gerek odanın balkonuna doğru ilerlediler. Onları takip etmesi gerektiğini biliyormuş gibi istemsizce kendisine ait enerji bulutu süzülerek onları takip etti. Gökyüzüne doğru süzüldüklerinde bir pencere gibi açılan kapıyı fark etti. O kapıdan geçtiklerinde artık onlara eşlik eden yeşil yaratıklar yoktu.

Bu boşluk formunda sadece bir kişinin varlığını hissedebiliyordu. "Ruhun, enerjinle konuşabiliriz. İnsan bedenimizde de aynıydı. Tek farkı boşluk olduğumuzu daha iyi hatırlayabilmemiz." bunları çevresinde varlığını hissettiği Lulu ona söylüyordu. O da ona yanıt vermek isteyerek "Bu çok garip bir deneyim." dedi.

Zihinleriyle konuşabildikleri için minnettardı. Sanki bir aracın içinde gibilerdi ve yolculukları devam ediyordu. Ardından Lulu "Boşlukları istediğin her şeyle doldurabilirsin. İnsani gözünü hatırla, renkleri ve her şeyi görebiliyordun. Şimdi de ruh gözün, yani Epifiz bezin, sana eşlik ediyor. Böylece tüm evrenleri görebilirsin. Sadece esas gerçekliği yaşamayı iste." sözlerini ona iletmişti.

SIMA HUMBOLDT Where stories live. Discover now