GİZLİ EĞİTİM

20.8K 1.1K 735
                                    

O kadar güzelsin ki kendin de bilmiyorsun.
Ölüm düşüncesini koparıp almalı senden Asıl vurulan benim,
sen boşuna ölüyorsun.

~Ece Ayhan

(Lana Del Rey - Raise me up) ♬

Demir zincirleri vardı kalbimin. Anahtarı olmayan demir zincirler... Zorlayanı olmuştu içeri girmek için. Kimisi hiç uğraşmadan geriye dönmüştü geldiği yolları. Kimisi de kırmaya kalkmıştı zincirlerimi. Ama o kapıdan içeri kimse girememişti. İzin vermemiştim buna. İstemediğimden değildi hiçbiri. Kalbimin içindeki küçük kızım geleni kovmuştu kapıdan.

Peki ya şimdi? Şimdi neden kül kokuyordu kalbim? Neden yanıyordu içim? Küçük kızım, sen neden o kapıyı ardına kadar açıp bu koca devin içeriye girmesine izin verdin ki? Neden onu da kovmadın o kapıda?

Mutlu musun şimdi, yakıp yıktı bizi! Alev aldı kalbim şuncacık dakikada. Kül oldu. Zincirlerim çözüldü sarılı olduğu yerden. Şimdi bağırıyordu içerlerden. Burası benim diyordu. Sen kendi yuvana başka birini nasıl soktun miniğim? Nasıl bunların olmasına izin verdin?

Adar, "Sarıl bana Küçük!" dedi kollarını belime dolarken. Sıcak nefesini üflüyordu boynuma. Ve her nefes alışında sanki içi titriyormuş gibi sarsılıyordu.

Annem gibi kokuyorsun demişti. Hayat bize oyun oynuyordu. Bu... Bu nasıl mümkün olurdu ki? Bilseydi babam gibi koktuğunu ne tepki verirdi acaba?

"Belinay..." dedi itiraz eder bir sesle. Korka korka sardım kollarımı boynuna. Elim ensesindeki saçlarına giderken parmak uçlarım küçük yollar izledi saçları arasında. Homurdanır bir ses çıkarıp daha da sardı beni kolları.

Neden bunu yapıyorduk şuan? Hocam, Ali Rıza bey ve ben bunları hiç hak etmedik hocam!

Burnuma usul usul gelen kokusu ile tek bir saniye düşünmeden başımı sağa çevirip bende onun boyun girintisine saklandım. Belki böyle daha az utanabilirdim. En seslisinden bir nefes doldurdum ciğerlerime.

Ben nefes almayı şimdi öğrendim. Şimdi anladım nefes denen şeyin huzur olduğunu. Yeni doğan bebeklerin ilk defa nefes alışında ağladığı gibi ağlayacaktım şimdi. Hani onların küçücük ciğerleri ilk kez aldığı oksijenden dolayı yanardı ya. Ağlarlardı. Küçük bir bebekten farkım yoktu. Her nefes aldığımda içime işleyen kokusu yakıp yıkıyordu beni. Mahvoluyordum.

"Sen..." dedi Adar derin bir sesle. Yutkundu cümlesini tamamlamadan önce. "Sen kavuşmak istediğimsin." dedi, kelimeler usul usul döküldü dudaklarından. Bedenim titredi kolları arasında, kalbim küçük bir kuş gibi çırpınmaya başladı.

Hadi ama, ilk kez bir adama sarılmıyorsun değil mi Belinay? Ne bu içindeki bitmek bilmeyen heyecan? Bu kadar korkun neye be kızım?

"Adar..." dedim kendimi hafifçe geri çekerken. "Bu yaptığımız ne kadar doğru?" diye sordum ürkekçe. Başını kaldırıp baygın gözlerle baktı bana. Uyumak üzereydi de sanki ben buna engel olmuştum. Öyle bakıyordu.

"Sorgulama, şuan Cadı ve Uyuz yok! Sen ve ben varız. Baban ve annem var." dediğinde gözlerim büyüdü. "Sen... Sen bunu nerden biliyorsun?" diye sordum küçük dilimi yutmak üzeryeken. "Sen söyeldin." dedi önce. Daha sonra tekrar eski yerine koydu başını. Uyur gibi mırıldandı. "Sarhoşken, arabada..." dediğinde burnunu yavaşça sürttü boynuma. Gerçekten şuan, şu vaziyette uyuyacak mıydı?

"Adar uyumayacaksın değil mi?" diye sordum telaşla. Gerçekten uyuyacaktı odun. Nefes alışverişleri yavaşlamıştı. Bedeni çöküyordu üzerime. "Sus Belinay! Gözünü seveyim iki saniye sus!" dedi sitem eder bir sesle. Ne susacağım be? Elin evide, yapışmışsın bana, fosur fosur uyuyacaksın öyle mi? Höst ayı!

BERZAHWhere stories live. Discover now