DAĞ 1

8.4K 607 304
                                    


Ay ışığına batmış
Karabiber ağaçları
Gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
Yaseminler unutulmuş
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte
Her şey onunla ilgili

~Atilla İlhan

(Melek Mosso - Sabahçı Kahvesi)

"Yav git artık be kadın!" diye çemkirdiğim sırada annemi zorla havaalanından içeri sokmaya çalışıyordum. Evet, gidiyorlardı. Abim olacak herif Yağmur'unu da alıp Antep'e gidince annem ve Koray da daha fazla durmak istememişlerdi. Dönüyorlardı. Biraz sonra da Fahriye Teyze ve Suna'yı bindirecektik. Adarların görevi uzun sürebilirmiş. Bu sebeple onlar da fazla kalmak istemediler. 

"Sende gel kızım." dedi annem yaşlı gözlerini peçetesine silerken. Şuan tamamen duygu sömürüsü yapıyordu. Çünkü katlanamayacağımı biliyordu. 

"Annecim inan gelmek isterdim ama kocamı bırakamam. Sen git, ben zaten okul başlayınca geleceğim ki." dedim onuncu kez aynı şeyleri söylerken. Kolumu çimdikledi annem. "Nerden kocan oluyormuş?" diyerek çemkirdi bana. Ah be annem. Biz kalpten evliyiz. Nikah da belgesi olacak.

"Koray, hadi ablacım. Hadi gir annemin koluna ve gidin." 

Koray'a kaş göz işareti yaptığım esnada başını sallayarak annemin koluna girdi. "Hadi valide sultan. Gitme vakti." diyerek onu kapıya doğru çekiştirince son kez anneme öpücük attım. Gidiyorlardı. Yanımda duran Nehir'e baktım. "Vallahi şu kadının içindeki ben sevgisi..." diyerek gülümsedim. Bırakmıyordu canım anam. 

Koray ve annem tam kapıdan gitmek üzereyken "Koray!" diye bağıran Suna'nın sesiyle hepimiz arkaya döndük. Bir şey mi unutmuşlardı acaba? Çünkü onlarla vedalaşıp içeri girmiştik biz. Suna neden bir daha gelmişti ki?

Hepimiz öylece Suna'ya bakarken Suna da nefes nefese kalmış bir şekilde bizi izliyordu. "Hepiniz bakmayaydınız iyiydi." diyerek utancını belli edince kafam iyice karışmıştı. Bu kızın ne işi vardı burda?

"Bir şey mi oldu Suna?" diye sordu Koray efendi. Suna bu esnada yürüyerek onların yanına varmıştı. Evet şuan bakışıyorlardı. Ne oluyor dermiş gibi Nehir'e bakıp başımı salladım. O da dudak büzdü bana. Cidden ne oluyordu şuan?

"Öncelikle al bu mektubu ama İstanbul'a varmadan okuma sakın." diyerek elindeki katlanmış kağıdı Koray'ın eline bıraktı Suna. "Ve son olarak..." diyerek tereddüt eder bir ifadeyle Koray'ın suratına bakmaya başladı. Saniyeleri sayıyordum ki Suna ani bir hareketle Koray'ın boynuna kollarını doladı. Evet, sarılıyorlardı.

"N'oluyo lan?" diye söylendi Nehir. "Oha!" diyerek tepki veren de ben oldum. Bu esnada yüzünü göremediğimiz Suna hanım Koray'ın kulağına her şey için teşekkür ettiğini fısıldıyordu. Yüzü bize dönük olan küçük bey de gülüyordu. Bir de sıkı sıkı sarmıştı kızı. Valide sultanın bakışlarını görmeliydiniz. Şoktan kadına felç inecekti.

Nihayet Suna bıraktı Koray'a sarılmayı. İkisi birbirine bakarken annemlerin uçağı anons edildi. "Koray ablacım sonra da seviş, ay aman bakışırsınız. Hadi, uçak kalkacak." diye bağırınca başıyla onayladı beni. Suna'ya son kez bakıp annemi de aldı ve arkasını döndü. Tam iki adım atmışlardı ki Koray hızlıca arkasını dönüp koşar adımlarla Suna'nın karşısına geçti. "Kızacaksın biliyorum ama belki de bunu bir daha yapmaya fırsatım olmayacak Suna." diyerek kızın yüzünü avuçladı. Eğilip yanağını öyle bir ısırdı ki Suna acı dolu bir feryat attı. 

BERZAHOù les histoires vivent. Découvrez maintenant