ZEHİR

10.5K 647 255
                                    

Belki hiçbir şey yolunda gitmedi; ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi.

~Ernesto Che Guevara

(Sertap Erener - Rüya)

Not: Bu bölüm siyasi hiçbir fikir barındırmamaktadır. Tamamen kurgusaldır. Farkında olarak okursanız sevinirim. Keyifli okumalar :)


Şu dünyada hep iyi olanlar vazgeçmiş bir şeylerden. Tüm güzel günler kapkara gecelerde mahsur kalmışlar. Gücü gülenlere yetmiş koskoca dünyanın. Kötü olanlar kendi gibi olmayanları ezmişler. Kötülük ilmek ilmek işlemiş kendini azat edilmiş bedenlere. Ve şeytan kurmuş imparatorluğunu. 

Dünya döner, devran değişirdi elbet. Benim dünyam tam şu an, şu dakikadan itibaren değişmeye mahkumdu. Anılarım bile kendini yalanlarken artık hiçbir şey eskisi gibi olamazdı. Kazananlar ve kaybedenler olarak ikiye böldüğüm her anımda kendimi galip sanırken aslında çok kez mağlup edilmişim ve evet benim hikayemde de kötüler kazanmış ben kaybetmişim. 

Ama artık değil!

Bugün günlerden pazartesi değildi. Bugün günlerden gerçeklerdi. Bugün, yeniden doğuşumdu. Ama esas bugün neydi biliyor musunuz? Almam gereken bir intikam yolunda attığım ilk adımdı. O adımı atmıştım. Bilen bilirdi beni. Ben çıktığım bir yoldan öleceğimi bilsem bile geri dönmezdim. Ya bitirecektim ve ben kazanacaktım ya da kendi açtığım yolda kaybolan olacaktım ama her ne olursa olsun vazgeçen olmayacaktım.

Kafa tuttuğum bir anılarım yoktu artık. Koskoca bir dünya vardı direndiğim. Geleceğimle ilgili büyük bir karar aldım saatler önce. Kim olursa olsun yoluma taş koyanı ezip geçecektim. Çünkü artık herkes yaramdı benim. Kimse yara bandım değil! Ankara gibiyim şu saatten sonra. Ankara tanıdığım en yalnız şehir...

Önümde kapılar, elimde anahtar, kilitli kaldığım bu karanlığın içinden çıkıyorum.

"Belinay, hadi güzelim." diyerek koluma dokunan Adar'a baktım öylece. Doktorun odasındaydık ikimizde. O doktorla konuşurken ben kafamdaki seslerle baş başaydım şu saatlerde. Etrafım insanlarla doluydu benim. Ama aklımdaki kişi ve kalbimdeki çocukla yalnız başımaydım bu koca kalabalıkta. 

Doktora veda eden saçma sapan cümleler söyledikten sonra koluma giren sevgilimle hastanenin önündeki araca doğru ilerliyorduk. "Önce eczaneye uğrayalım. Boğazındaki kızarıklıklar için krem verdi bir de bir kaç ilaç." Adar aracı açarken bana kendi sağlığım hakkında bilgi veriyordu. Fakat ne yalan söyleyeyim bir radyo gibiydi karşımda. Kesik kesik çıkıyordu cümleleri. Beynime ulaşanı ise sadece üçte biriydi.

Düz yolda akıp giderken araç, ben sadece onun nefes alış sesini dinliyordum. Arada başını bana çeviriyor saçma sapan şeyler anlatıyordu ama cevap verdiğim tek bir şey yoktu. Cevap veresim de yoktu benim. Gerçekler dışında konuşmak istediğim tek bir şey bile yoktu. Öğrenmek istiyordum her şeyi en ince ayrıntısına kadar.

"Cadı, iyi misin? Neden konuşmuyorsun yavrum?" 

Başımı ondan tarafa çevirdim. Dolu dizgin yeşilleriyle bana bakıyordu. Çok şey söylemek istiyordu gözleri ama susuyordu. İyiliğimi düşünen birinin olması içimde büyük bir huzura yer ediyordu kendini. 

"Bakma bana öyle." dedi kızarcasına. Yine çatıldı kaşları. Yine dalgalandı kirpikleri. "Nasıl?" diyerek fısıltıyla konuştum. Boğazımı sıkan halat sadece ruhumu sallandırmamıştı o dar ağacında. Sadece ruhuma zarar vermemişti. Tahriş olan boğazlarım konuşmamı engelliyordu. Her söylediğim kelime bir bıçakmışçasına boğazımı parçalara ayırıp canımı yakıyordu.

BERZAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin