MAYIS 2 - RÜZGAR GÜLLERİ

18.1K 975 691
                                    


"Ne kadın eski kadındı ne
de adam eski adam."

~Stefan Zweig

♬ (Her Neyse - Firüzan) ♬

Koşuyordum, bilmediğim o karanlık sokakta, bilinmeze doğru koşuyordum. Bembeyaz bir elbise vardı üzerimde. Kelebekler dizilmişti eteğine. Yeşil kelebekler...

Durup gülümsedim bir sokak lambasının altındayken. Derin bir huzur vardı gönlümde. Mutluydum. Yıllar sonra, ilk kez mutluydum. Eteğimdeki kelebekleri saydım tek tek... Yirmi üç kelebek vardı eteğimde. Hepsinin rengi yeşil, hepsinde kahverengi benekler...

"Hoşgeldin." dedi ardımdan bir ses. İrkildim. Bu kimsesiz sokakta bizden başka birileri de mi vardı? Usul usul döndüm sesin olduğu yöne. Bir çift yeşil gözle karşılaştım. Gülümsüyordu bana. Güven kokuyordu yeşil irisleri. Beyaz sakallarında şefkat vardı sanki. Çocukluğum vardı onlarda. Ne çok severdim sakalları ile oynarken uyumayı...

"Baba..."

Yaşlanmıştı epey. Kırış kırış olmuştu yüzünün bir çok kısmı. Ama yine yakışıklıydı Akif SEZGİN. Yine asil ve karizmatik bir adamdı. Oğullarının kime benzediği çok belli oluyordu ona bakınca.

"Hoşgeldin kalbimin kelebeği..."

Koşarcasına hızlandı adımlarım. Kollarımı iki yana açtığımda hiç beklemeden kollarını sardı bana babam. Sıcaklığına sığındım. Kokusu doldu burnuma. Derin derin soludum. Ne çok özlemiştim bu kollar arasında huzur bulmayı. Ne çok hasret kalmıştım ben sana baba.

"Özür dilerim babacığım. Sana verdiğim sözleri tutamadım." dediğimde sesim ağlamaklı çıkmıştı. Saçlarımı okşadı usul usul. Kokladı onları. "Dileme." dedi şefkat dolu bir sesle. Kolları arasından çıkmadan gözlerimi gözlerine kitledim.

"Kurduğun hayaller için kimseden özür dileme Belinay. Yaşa onları." dedi yüzümü avuçları arasına hapsedip okşayan babam. Kirpiklerini kırpıştırarak baktım yüzüne. "Kızmaz mısın bana?" dedim mahçup bir sesle. Tebessüm ederek başını iki yana salladı usul usul ve konuştu. "Kızmam, ben sana hiç kızar mıyım?"

"Ama..." dedim küçük bir kız çocuğu gibi. "Ama senin kızın doktor olacaktı hani?" dediğimde itiraz eder gibi çıkmıştı sesim. Hafifçene çatıldı kaşları yüzündeki tebessümü bozmadan. Yeşil hareleri kararlı bir şekilde baktı gözlerime ve usul usul kelimeleri işledi kalbime.

"Hayır." dedi önce. "Benim kızım ne istiyorsa onu olacak. Çünkü bir SEZGİN hayal ettiklerini gerçekleştirdiği kadar vardır bu hayatta. Hayallerini yaşa güzel yavrum." diye sonlandırdı cümlelerini.

"Babacığım ben hayallerime geç kaldım."

Gülümsedi bu dediğime beni kendinden uzaklaştırırken. "Kalmadın kelebeğim." dedi içten bir şekilde gülerken. "Nasıl?" diye sordum hemen. Oysa çoktan tıp okumaya başlamıştım değil mi? Nasıl olur da geç kalmazdım?

"Kalmadın Belinay." dedi önce babam sureti gittikçe gözden kaybolurken. "Baban sana hayallerini gönderiyor güzel kızım. Al onları."

Elleri kaydı ellerimden. "Gitme baba." dedim ağlamaklı bir sesle. Başını iki yana salladı. "Gitmek zorundayım." dedi bedeni tamamen karanlığa hapsolurken. Gözleri vardı bir tek gördüğüm. Yemyeşil gözleri...

"Ama ben seni çok özlüyorum." dedim artık ağlarken. Gözleri baktı bana uzun uzun. Konuşmadı. "Sevmiyor beni kimse sen gibi." dedim daha şiddetli ağlayarak. "Korumuyor." dedim sanki kendi kendime şikayet eder bir tonda. "Bakmıyor bana kimse sen gibi." dediğimde ellerim elbisemin eteklerine gitti.

BERZAHWhere stories live. Discover now