5. Bölüm "Harbi Adam"

277 11 1
                                    

Gözlerim çiçekteki nota kaydı. Tolga dün benimle ilgilenemediği için kliniğe çiçek göndermişti. Onun bu huyuna bayılıyordum.

Her vakit bana çiçek alıyordu. Onu çok seviyordum. Onda kendimi buluyordum. Ama daha fazla ayrı kalmamamız gerekiyordu. Çünkü kendisini çok özlemiştim.

Gülümsedim. Notu içimden okumaya başladım.

"Sen bana bakma ben senin baktığın yerde olurum. (Özdemir Asaf)"

Gülümseyerek telefondan Tolganın numarasını buldum. Bu çiçek için teşekkür edecektim.

Elimle dökülen yaprakları topladım o sırada telefon açıldı. "Alo Tolga çiçekler için teşekkür ederim ama kendini böyle affettirmezsin bu gece seni görmeden u-" Lafım yarıda kesildi. Çünkü telefondan bir kadın sesi geldi.

"Tolga Bey şu an bir toplantıda. Anlayacağınız şu an sizinle görüşemez. Ben kim aradı diyeyim?" Kadının üslübunu asla beğenmemiştim. Tamam ben çok üst makam biri değildim ama gene de benimle konuşması çok kabaydı.

"Siz sevgilisi diyin. O o zaman bakar." Telefonu kızın yüzüne kapattım. Tolga aslında telefonunu toplantılarda yanına alırdı. Bunun sebebi de her ne olursa olsun birbirimize ulaşmak istememizdi. O her zaman toplantıdayken benim telefonlarımı açardı. Toplantıda olduğunu söylerdi. Ben de zaten onu rahatsız etmemek için kapatırdım telefonu.

Telefonunu sekreterine bırakmasının sebebi çok önemli kişilerle toplantıda olmasıdır herhalde. Yoksa Tolga her daim telefonunu yanında taşır.

Neyse şu an teşekkür etmesem de olur. Bir iki saat sonra yine molam var. O sırada herhalde toplantıdan çıkmış olur.

Ben aklımda ne yapacağımı planlarken kapım çaldı. Büyük ihtimalle Name hangi hastamın geldiğini söyleyecekti. O yüzden ona hemen gir dedim.

Name yavaşça kapıyı açıp bana baktı. "Liyan Hanım Hakan Bey geldi." Düşündüm. Hakan hangi hastamdı? Biraz kafamı yorduktan sonra boşanma aşamasında olan hastam geldi aklıma. 

Hakan Bey tereddütle içeri girdi. "Buyurun Hakan Bey şöyle geçebilirsiniz." Hakan Bey hala bu seans işine ayak uyduramamıştı. Bunu normal karşıladım. En azından ben deli değilim diye etrafta gezinmiyordu.

"Hakan Bey bugün nasılsınız?" Dediğimde gülümsedi. "İyiyim Doktor hanım. Siz nasılsınız?" dedi. "İyiyim ben de sorduğunuz için teşekkür ederim Hakan Bey. O zaman seansımıza başlayabiliriz." Adam başını salladı.

"Hakan Bey bugün eşinizin size boşanmak için belge göndereli kaç gün oldu?" Bunu hesapladı mı merak ediyordum. "Bugün tam tamına dört ay iki hafta üç gün altı saat oldu." Saatine kadar hesaplamıştı. Hakan Bey gerçekten eşini seven bir adamdı.

"Hakan Bey eşinizin sizinle boşanmak istemesinin nedir?" Bunu anlatma zamanı gelmişti. Bu ruhsal değişimleri boşanma davasıyla alakalıydı ve bizim de buna bir çözüm bulmamız gerekiyordu.

"Biz aşkla evlenmiştik. Yani mantık ya da görücü usulü değildi. Lise aşkıydı. On sekizimize girer girmez evlenmeye karar vermiştik. Tabi ailemiz karşı çıkmıştı. Biz bunları takmadık. Beraber nikah dairesine gittik. Evlenmek istediğimizi belirttik. Daha sonra evlenince ailemiz bizi evlatlıktan reddetti. Tabi bu durum bize baya bir zorluk getirdi. Evimiz yoktu." Nerede kalıyorlardı diye düşünmeden edememiştim.

"Ama ortak arkadaşlarımız vardı. Onlar çok iyi insanlardı. Haklarını ödeyemem. Bize hep yardımcı oldular. Hatta evimizi onlar sayesinde aldık. Yaklaşık beş kişiydik. Onların aileleri de bize çok destek oldu. Tabi onaylamayanlar da olmuştu ama genelinde iyi dostlar biriktirmişiz. Hepsi bize yardımcı oldular. Biz beraber eve çıkınca faturalar, taksitler derken baya bir masrafımız oldu. Onları ödemek için işe girdik. Hande de artık bıkmıştı bu durumdan. Ben de bıkmıştım ama bunu Handeye yansıtmamaya çalışıyordum. Hande babasını ve annesini özlemişti. Bu durumda onu boğmuştu. Sonuçta babasının evinde böyle değildi. Bir eli yağda bir eli baldaydı. Benimle beraberken de afalladı. Ben de afalladım ama Handeyle beraber olduktan sonra her şey düzelir diye düşündüm. Ama öyle olmadı. Hande beni terk etti."

O iyi bir eş olmuştu ama eşi bu durumdan sıkılmıştı. Ben de olsam bu durumda olmak istemezdim ama gene de eşimle beraber bu durumun üstesinden gelmeye çalışırdım. Sonuçta Tolgayla her şeyin üstesinden beraber gelirdik.

"Hande Hanım sizi terk mi etti yoksa boşanma davası mı açtı?"

"Hande bir notla beni terk etti. Babasının evine döndü. Daha sonra da zaten boşanma evrakları geldi eve."

Bu duruma üzülmüştüm. Ben Hakan Beyin sevgisine saygı duyuyordum. Güzel seviyordu. "Peki Hakan Bey şu an kaç yaşındasınız?" Bu sorumla durdu. "Handeyle üç buçuk yıldır beraberdik. Beş yıl desek. Ben şu an yirmi dört yaşındayım."

Yaşını bile eşiyle hatırlıyordu. "Bu beş yıl içinde hiç doğum gününüzü kutladınız mı?" Dediğimde kaşlarını kaldırdı. "Handeyle evliyken mi?" Başımı salladım.

"Hande benim doğum günlerimi hatırlamazdı. Hatta çoğu şeyi unuturdu. O yüzden ben de onu üzmemek için doğum günlerini sevmediğimi söyledim. Çünkü biliyordum doğum günümü hatırlamadığı için üzülürdü." Gülümsedim. Adam gibi adam.

"O yüzden ben hep onunkini kutlardım. Onunkini kutlarken ben de mumları üflerdim. Beraber üflediğimiz ve beraber dilek tuttuğumuz için o günü doğum günüm saymaya başladım. Yani kutlamadım demek pek mümkün değil."

O sırada aklıma Hande Hanımın her şeyi unutması geldi. "Hakan Bey az önce Hande Hanımın neredeyse her şeyi unuttuğunu söylediniz. Mesela nasıl şeyleri unuturdu? Yıl dönümleri gibi mi?"

"Hayır öyle değil. Bazen dışarı çıktığında anahtarı evde unutuyordu. Bunun için çoğu kez çilingir çağırmıştık." Dediğinde içime bir kuşku düştü. "Bu durum ne kadar sürdü? Yani kaç kere unuttu?"

"On iki kere" Dediğinde şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Bu kadar unutması mümkün değildi. "Bu son zamanlarda elli yediye kadar çıkmıştı." Bu daha da fazlaydı.

🕸︎

Klinikten çıkarken alt kata indim. Alt katta kulak burun boğaz ve göz kısmı vardı. Göz tarafında arkadaşım Kuzey vardı. Onun yanına uğramak istemiştim. Onu görüp selam vermek istiyordum.

Kapısını çaldığımda gir dedi. Ben de içeri girdim. Ama içeride birinin olduğunu bilmiyordum. "Kusura bakma çıkıyorum."Dediğimde Kuzey beni durdurdu. "O hasta değil. Sadece arkadaşım." İçeri girdim. Koltukta oturan adama baktım.

"Sizi tanıştırayım". Kuzey bana adamı gösterdi. "Görkem Özer" Adamın yüzüne baktığımda bu kişinin Görkem olduğunu gördüm. Görkem bana baktı. Ama hiçbir tepki göstermedi. Sanki sadece Kuzeyin benim adımı söylemesini bekliyordu. "Liyan Aksel"

Görkem bana elini uzattı. "Tanıştığımıza memnun oldum Liyan Hanım." Şu an tek dikkat ettiğim şey sargılı olan eliydi. Telaşla ona baktım. "Görkem Bey elinize ne oldu?"

Bu sorumla sanki sargıdan haberi yokmuş gibi eline baktı. Gülümsedi. ve tekrar bana baktı.

"Yarın anlarsınız."








------------------------------------------------------------------------------------------------------


Bölümümüz bitmiş bulunmakta. Umarım beğenmişsinizdir

İlk SeansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin