90. Bölüm "adını söylemedin"

11 1 0
                                    

Bölüm şarkısı: İrem derici- nabza göre şerbet

***

(Furkan'dan)

O kızı bir daha görmek adına her gün aynı banka oturuyordum. Ama bu zamana kadar hiç karşılaşmamıştık. Artık umudum kalmamıştı. Sanırım bir daha onu göremeyecektim.

Bankın yanına geldiğimde yine de oturdum. Umudum olmasa bile yine de orada bekledim. Belki gelir diye. Bekledim ama gelmedi. Oflayarak banktan kalktığım sırada tanıdık bir ses duydum. "Gerçekten iğrençsiniz. Dışarıdan nasıl yemek yiyebiliyorsunuz? Gerçekten de anlayamıyorum. Hiç mi düşünmüyorsunuz? Bu şeyin içinde ne var diye?"

Arkama döndüğümde onu gördüm. Yine birilerine iğrenç olduğunu söylüyordu. İstemsiz bir şekilde güldüm. "İçinde pirinç var ve bu şeyin adı pilav hanımefendi." Dedi adam. Pilav satan da olaya müdahale etti. "Evde kendim yapıyorum abla. Ne varmış ki içinde? Saç falan mı çıktı?" Adam keldi. Saç çıkma gibi bir ihtimal söz konusu değildi.

Kadın pilav satan adama iğrenerek baktı. "Tırnaklarınızın içi pis, elleriniz kararmış. Bu pilavı kendi ellerinizle yaptıysanız kesinlikle bu şey artık benim için bir atıktır." Bunun üzerine pilavı satan adam kendi eline, pilavı satın alan adam da pilavı satan adamın eline bakmıştı.

Adam kusar gibi oldğunda pilavı atmak zorunda kalmıştı. "Benim ekmek paramı elimden alamazsınız. Lütfen yanımdan uzaklaşın." Adam sinirlenmişti. Bence gayet haklıydı. Ne diye millete laf ediyordu ki? "Burası şehrin bir sokağı. Beni hiçbir kuvvet bu yerden ayıramaz. Eğer çok rahatsız olduysanız siz gidebilirsiniz. Ben de bir pislik yuvasının yanında durmamış olurum."

Adam pes ederek kadının yanından ayrıldı. Uğraşacağı bir şey kalmadığında sonunda önüne dönebilmişti. Döndüğü gibi de beni görmüştü. Hemen bakılşarımı kaçırdım. Ona baktığımı anlamasın diye. Ama o anlamıştı ve yanıma gelmişti. Acaba beni hatırlamış mıydı?

"Şey..." Dedi yüzümü incelerken. "Kötü kokan adam diyebilirsin." Eliyle yüzünü kapattı. "Sen hala onu hatırlıyor musun?" Hiç aklımdan çıkmadı ki. Bunu demesem de başımı salladım. "O zaman sen de kendisini aldatan sevgilisine kahve ısmarlayan kadın diyebilirsin bana."

"O biraz uzun olur. Direkt adını söylesen olmaz mı?" Bunu dediğim an pişman oldum. Demese miydim acaba? Güldü. Hakkımda ne düşündü acaba? "Çok mu merak ediyorsun adımı?" Kendisini sakın küçük düşürme Furkan. Sen böyle bir adam değilsin. Bir kadının yanında gayet sakin kalabilirsin.

"Bence senin kadar değil." Derin bir nefes aldım. Başarmıştım. Her zaman oldğum gibi davranmıştım ama bu sefer o kadar zorlanmıştım ki bir an için cümle bile kuramacağımı sanmıştım. Neyse ki öyle bir şey olmamıştı. Yoksa ilk defa rezil olacaktım. "Doğru, aslında ben de senin adını merak ediyorum. O gün nasıl oldu da en önemli şeyi soramadım diye kendime kızdım."

O da beni düşünmüştü. "Beni bu kadar kafana taktığını bilmiyordum. Haklısın sonuçta böyle bir yakışıklıyı kaçırdığın için kendine kızman çok normal. Söyleyebilirsin. Seni yargılamam." Güldü. Onunla beraber ben de güldüm. "Sana daha önce egoist diyen biri oldu mu?"

"Her tanıştığım kişi..." Dediğimde tekrar güldü. "Doğru söze ne denir." Umudumun son demlerinde onunla karşılaşmak güzeldi. Çok güzeldi. Umarım daha fazla karşılaşırdık. Her zaman, her gün onunla karşılaşmaktan asla sıkılmazdım.

"Ee şey o zaman ben artık gideyim." Gitmesini istemiyordum. "Tekrar bir kahve ister misin? Hala aşamamış gibisin." Güldü ve geri geri yürümeye başladı. "Görüşürüz." El salladığında "Dur" Dedim. Bunu kendimden asla beklemiyordum. O da beklemiyordu. Adımları kesildi.

"Adını söylemedin." Adını bu sefer öğrenmem gerekiyordu. Adını bilmeliydim. "Mavi" Yüzümde biir gülümseme oluştu. "Furkan"


🦋



"Akşama ne yemek yapacaksın?" Görkeme baktım. "Yemeği ben mi yapacağım?" Diye sorduğumda başını salladı. "Ben mi yapacağım bir de?" Kaşlarımı çattım. Böyle bir şey demesini beklemiyordum. "Sen yapsan ne olacak?"

"Olmaz erkek adama ters böyle şeyler. Ben değil sen yapacaksın. Ben eve ekmek getiriyorum. Sen de o ekmeği yiyebileceğimiz bir yemek yapacaksın." Ağzım açık kalmıştı. "Farkında mısın bilmiyorum ama ben de çalışıyorum Görkem. Bu eve ben de ekmek geliyorum. Yani bizim iki tane ekmeğimiz var."

"Ne güzel işte bu daha da fazla yemek demek." Ayağa kalktım. "O iki ekmekle ne yapıyorsan yap Görkem ben hiçbir şey yapmayacağım. Sen bana kalk da yemek yap diyemezsin. Adamsan gelirsin beraber yaparız." Bu lafıma güldü. Bir de beni ciddiye almıyordu.

Ayağa kalktı ve beni belimden tuttu. Kendine çektiğinde "Ciddi değildim." Dedi. "Sadece tepkini merak ettim." Hemen yumuşamadım tabi ki. "Neden daha sonra böyle bir şey yapacaksın diye mi?"

"Böyle bir şeyi hiçbir zaman yapmayacağım. Sana evlenmeden önce yemekleri beraber yapacağımızı söylemiştim." Boynuma bir öpücük kondurdu.

"Yemek mi yapacağız şimdi?" Başını salladı. "Hadi bakalım mutfağa." Beni hafifçe mutfağa doğru itti. Ardından peşimden geldi.

"Ne yapsak acaba? İki Ekmeğimiz var sonuçta." Dedi. Omzuna vurdum ve buzdolabını açtım. "Hızlıca olacak bir şey yaparsak sevinirim. Çok açım da."

"Her zamanki gibi yani." Göz devirdim. Ben her zaman aç mıydım? Öyleydim ama yüzüme vurmasına gerek yoktu. Aç olabilirdim. Her an aç olabilirdim. Ne vardı ki bunda?

"O zaman menemen yapalım." Başımı salladım. Ardından buzdolabından domates biber ve yumurta çıkarttım. "Soğanlı mı soğansız mı?"

Düşündü. "Gece ne olacağına bağlı?" Omzuna orta sertlikte tokat attım. "Saçmalama istersen."

"Niye ne var? Sen benim karım değil misin? Bu konuları artık daha rahat bir şekilde birbirimize anlatabiliriz bence. Gece sevişecek miyiz onu söyle?" Sinirle nefes verdim.

"Böyle giderse hiçbir zaman sevişmeyeceğiz Görkem. Ayrıca sen soğan yesen ne olur? Senden iğrenir miyim?" Hiçbir zaman lafını duyunca yüzü düşmüştü.

"Ne bileyim kokusu rahatsız eder diye dedim." Domatesleri doğramaya başladım. "Dişlerini fırçalamıyorsun herhalde."

"Yok onun kokusu macunla geçmiyor." Omuz silktim. "Ne yapayım? Bana Ne? Ben menemeni soğanlı severim." Başını salladı.

"O zaman bu gece sevişmeyeceğiz." Ofladım. "Sus Görkem. Sevişmeyeceğiz."


—————————

İlk SeansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin