34.BÖLÜM - MİSAFİR

292 184 119
                                    


Herkese merhaba! Otuz dördüncü bölüm ile karşınızdayım! Bu bölüm biraz geçmişe gidecek ve aile ilişkileri hakkında bilgi edineceğimiz için sakin bir bölüm olacak. Sakin bir bölüm olduğuna bakmayın diğer bölümün şoklarına ve kaoslarına hazırlık olarak görebiliriz :) 

Yorgun'un her daim desteklerinize ihtiyacı var. Yıldızları parlatmayı unutmayalım! Şimdiden oy veren, yorum yapan, okuyan, destekleyen herkese çok teşekkür ederim. Satır arası yorumlarda buluşmak dileğiyle...

Keyifli okumalar...


Bölüm Şarkısı: Serhat Erdem – Uzakların Fısıltısı


Saat ilerliyor, kapım ardına kadar açık. Aydınlığa ve umuda açtığım penceremden içeri ayrılığın müphem kokusu giriyor beni geçmişte boğuyordu. Kim getirdi bu yüreğimi talan eden güzü bana? İçeride anıların kokusu, bitmek tükenmeyen acıların ağırlığı... Kim bunca yaşanmışlığı sırtıma yükledi?

Adımlarıma karışan sesler zihnimde birbirine dolanıyor bana yaşamın kıyısından köşesinden parçalar koparıyordu. Her ses biraz anı gibi, biraz ümit, biraz acı, biraz da kırgınlık... İşitiyorum hayatımdaki insanların seslerini. Annemin, babamın, arkadaşlarımın, sevdiklerimin, sevmediklerimin, beni sevmeyenlerin... Yabancı geliyor, epeyce uzak. Duvarlara sinerken ayrılığın sancısı yalnızlığın ağırlığını kavramaya çalışıyordum.

Günler ilerliyor, kapım ardına kadar açık. Bugünün dünden bir farkı yok. Tıpkı geleceğin de bir farkı olmayacağı gibi. Yalnızlığın koynunda umutsuz bir bekleyiş ve pes etme arasında mekik dokurken dönüp ardıma baktığımda değişmeyecek olan gerçeği görüyorum; benim kapım hala ardına kadar açık.

"Müsait miydin? "Araladığı kapının ardından beti benzi iyice solmuş olan Başak bana bakarken oturduğum koltuktan doğrulup dikkatli bir şekilde ayağa kalktım "kapıyı çaldım ama duymadın sanırım "dedi ağır adımlarla içeri girerken.

"Sen iyi misin? "Her an bayıldı bayılacak yüzüne endişeyle bakarken beni başıyla onayladı "emin misin? "Diye üsteledim yanına giderek.

"Toparlanabildin mi? "Yüzünü buruşturarak keyifsiz bir tonda sorduğu soruya karşın bir süre onu inceledim. Epeyce rahatsız ve tatsız görünüyordu.

"Evime dönebilecek derecede toparlandığımı düşünüyorum "Vurulmamın üzerinden neredeyse üç hafta geçmiş kendimi ruhen değil lakin bedenen tek başıma yaşayabileceğim düzeyde toparladığımı hissediyordum.

"Kamer'in sana ihtiyacı var "bitirim ikilinin kendilerince uydurduğu duruma karşın sürekli bu cümleyi tekrarlamamaları için artık az ve öz bir şekilde yaptığım tespiti dillendirmenin zamanı gelmişti.

"Bana değil, geçmişini artık geride bırakmaya ihtiyacı var "dedim net bir tavırla. Farazi bir cümleye karşın umutlanmayacak kadar akıllanmış ve gerçekleri görebilmiştim.

"Neden tek başınasın? "Diye sordu konuyu değiştirerek. Mevzuyu uzatmaması aramızda yeniden başlayan iletişimin sarsılmaması için olumlu bir adımdı. İkimizin de uzatması düşüncelerimizi değiştirmemizde yeterli olmayacaktı.

"Bugün Bülent ve Selim Beyler geliyor "karnını tutarak odanın içinde yavaşça adımlamaya başladı "beyaz yakalı onları karşılamak için havalimanına gitti "dedim sesimdeki gerginliği bastırmaya çalışarak.

"Biliyorum "yüzünü tekrar buruşturduğunda derin bir nefes alarak bir süre sessiz kaldı. Bu adar acı çekmesi normal miydi? "Çağatay Kamer'in yanında olduğu için buraya geldim. Neden yanıma gelmek yerine tek başına burada oturduğunu merak etmiştim aslında "sesi cümlenin sonuna doğru git gide kısıldığında nefes alışverişleri sıklaşmıştı.

YORGUNWhere stories live. Discover now