19.BÖLÜM - ESKEF

772 283 677
                                    


Herkese merhaba! On dokuzuncu bölümle karşınızdayım! Bu bölümü yazarken -özellikle son kısmını- biraz zorlandığımı söyleyebilirim ama son kısmın YORGUN'a farklı bir hava kattığını düşünüyorum. Sizin de düşüncelerinizi merak ettiğimden dolayı yorumlarda buluşalım! Bu bölümü gerek yorumlarıyla gerek oylarıyla YORGUN'a her bölümünde destek olan bsarraf a ithaf ediyorum. Canım okurum desteğin benim için çok kıymetli YORGUN'a destek olduğun için çok teşekkür ederim. Sizlere de oy, yorum ve destekleriniz için teşekkür ederim. Yıldızı parlatmayı unutmayalım! Keyifli okumalar...  


Bölüm Şarkısı: Teoman - Çoban Yıldızı


Sancılarım kulaklarımda çınlarken vedalar aniden üzerime depremde binanın yıkılması gibi yıkılmış beni koca bir enkazın altında çaresiz korkularımla bırakmıştı. Neden vedalar var? Bunca yarayı, bizi çıldırtacak derecede olan yalnızlığı, içimizdeki kimsesizliği bile aşıp en büyük derdimiz olsun diye mi vardı? Vedalar en çok kalanları yaralar. Vedalar en çok sevenleri yaralar. Vedalar en çok onları evi olarak, ailesi olarak gören ve kalbinde bir ömür boyu taşıyacak insanları yaralar... 


Sonumuzu onlar getirir ama verdikleri acıları hiçbir zaman kabul etmez bütün suçu bizim üstümüze yıkarlardı. Hangi son olursa olsun, bizim için gelecek her son daima canımızı yakacak... 


 Dibimizde can bulan acıyla yüreğimiz parçalı bulutlu umudunu toparlar içten içe iyileşmeyi umduğumuzdan her gün yeniden sadrımıza koyardık. Doğumumdan şu güne kadar sıkıntıdan başkaca bir şey olamamıştım. Ötekileştirilmiş, çokça sevilmemiş, yalnızlığa itilmiş, varlığımın öğrenildiği günden bu yana hiç istenmemiş, geriye sadece küflenmeye yüz tutmuş mezar kokan birkaç kelime olarak kalmıştım ben. Bir ölünün günlüğündeki tozlu sayfalardan çürümüş birkaç satırdım artık.


Gözlerimi sinirimi bozacak derece stabil çıkan makine sesleri eşliğinde açtığımda göz kapaklarımı birkaç kez kırpıştırıp görüşümü netleştirmeye çalıştım. Beyaz tavanda yanmakta olan florsan ışık nedeniyle yüzümü buruştururken yavaşça doğruldum.


"Lütfen yerinizden kalkmayın Karaca Hanım doktoru çağıracağım "Kamer'in adamı hızla odadan çıkarken yüzümdeki oksijen maskesini boynuma indirdim. Hastanedeydim. Kamer neredeydi? Bizi o yangından kim çıkarmıştı? Daha da önemlisi Kamer o yangından canlı çıkabilmiş miydi? Kolumdaki serumu ve boynumdaki oksijen maskesini çıkarıp ayağa kalkarken Kamer'in adını bir türlü hatırlayamadığım adamıyla birlikte elli yaşlarının sonunda olduğunu tahmin ettiğim numaralı gözlük takan saçları epeyce dökülmüş erkek doktor içeri girdi.


"Kamer nerede? "adama bakmayı bırakıp doktora döndüm "eşim. Kamer Taşkıran nerede? "Diye sordum panikle sesimi yükselterek. İçimdeki korku önünü alamayacağım bir şekilde hızla büyürken bakışlarım ikisi arasında gidip geldi.


"Öncelikle sakin olun du- "Sakin olmaya çalışarak vakit kaybetmek istemediğimden doktorun sözünü öfkeyle kestim.


"Ben eşimi görmek istiyorum "telaşla konuştuğumda konuştuğumda daha fazla vakit kaybetmek istemeyerek odadan çıkarken Kamer'in koruması beni kolumdan yakaladı.

YORGUNWhere stories live. Discover now