11.BÖLÜM - BEKLENMEDİK

1.1K 354 1.6K
                                    

Herkese merhaba! On birinci bölüm ile karşınızdayım. Edebiyat kategorisinde en etkileyici sıralamaya girerek #282. Sırada yerimizi aldık! #1. Sıraya yerleşmek umudu ile hepinize oylarınız, yorumlarınız ve destekleriniz için çokça teşekkür etmeyi borç bilirim. Yıldızları parlatmayı unutmayalım! Hafta sonu sınavım olduğundan dolayı bölümü erkenden paylaşıyorum. On ikinci bölümde gecikme olmayacak haftaya yine söz verdiğim gibi yayınlayacağım inşaAllah. Sınavı olan arkadaşlara başarılar dilerim! Keyifli okumalar...



Bölüm Şarkısı: Misha Mishenko - River in My Viens

Sızlayan bir kalp, dinmeyen acı ve geçmeyen zaman. Ruhuma yapışan çıkmazların birer tanımı ancak çok daha fazlasıydı. Güzel bir bahçede kurumuş, solmuş koparılmaya terk edilmiş bir gül gibiydim. Aklımda ve yüreğimde oluşan koca bir karmaşa yumağı her hücremi tırmalarken sorularım artık cevaplanamayacak kadar çoğalmıştı. Hayatım fazlasıyla yıpranmış ve duygu karmaşasını fazlasıyla göğüslemiştim. 


Huzura muhtaç olduğum bir zamanda anladığım ve geldiğim nokta; Huzur hayatın dikenli tarafını fark ettiğinde bitiyordu. Ömrüm hiç hatırlamak istemeyeceğim anılarla dolup taşarken her gece takatim ve tahammül seviyem daha çok azalıyordu. Yaşamak denen eylem her gün beni biraz daha fazla yorarken ölmek hissim ayyuka çıkmış, umut ile arama örmeye çalıştığım bağlarımı her seferinde hunharca koparmıştı. Acı ömrün en keskin ayracıydı. Sükûnetimin çığlık çığlığa yırtmaya çalıştığı acı bir ok gibi saplanmıştı yüreğimin en hassas yerine. 


İşte ben buyum; iki ayaklı bir hüzün. İçimde yaşamak adına atmakta olan organ bir taneyken bana yaşattığı ve hissettirdikleri kan pompalama eyleminin çok daha dışındaydı. Kalbim atış hızıyla yarışabilecek düzeyde kırılıyor bu kalp kırıklığıyla bocalamak bana kendimi kötü hissettirmenin yanında zaman zaman nefreti de buyur edebiliyordu. 


Nefret kaybın anahtarıydı. Nefretine her yenik düştüğünde bir şey kazandığını sanırken bir yandan da kaybediyordun. Acın geçiyor sanıyordun lakin daha çok acıya battığının farkına bile varmıyordun. Masumluğunu, merhametini, sevgini birer birer kaybedip yerini kin ve yalnızlıkla dolduruyordun. Doğrular insanlara ağır gelirken öfkelerine sarılıyor bir parçalarını daima eksik bırakıyorlardı. Çocukken dinlediğimiz masallar sebebiyle yalan işitmeye alışmış bizi rahatsız etmesi şöyle dursun içimizi sahte bir huzurla rahatlatmaya başlamıştı. 


İnsanlar boylarından büyük hatalar işleyerek geri dönüşü olmayan yollara girdiler. İnsanlar büyüdükçe yanlışları da büyüdü. Büyümek; çocukken kurduğum hayallerin büyüyünce sorunlara dönüşmesine benziyordu biraz. Yaşamak istediklerim aslında hep hayal ettiklerimdi ama hayaller bizi üzüyordu... Belki de biraz kitap okuyup unutmamız lazım. Her şey böylece geçip gitmeye çalışmıyor mu zaten?


"İlgilenmeyeceksiniz galiba? "Duyduğum aksi sesle nihayet düşüncelerimden sıyrıldım. Karşımda kırklı yaşlarında saçları platin sarısı olan kadın konuşmaya devam etti "çiçeğin fiyatını iki kere sordum "dedi bıkkın bir sesle. Aceleyle kasanın önünden çekilip kadının yanına geldim.

"Çok özür dilerim "gösterdiği çiçeğe bakarak fiyatını söylediğimde kan kırmızı ruj sürmüş olduğunu dudaklarını bükmüş tavsiyemle kısa sürede tane fiyatı daha ucuz bir çiçekten buket yapmış ve satmıştım. 


Boş kaldığım her an da - aslında boş kalmasam bile - aklım hep dün ve özellikle nişan merasiminden sonraki anlarda takılı kalmıştı. Kamer için ne ifade ediyordu bilmiyordum ama dün gece baş başa yaşadığımız anlar benim için çok özeldi ve bu duygu beni çıldırtabilecek derecede içime bir korku ve ümitsizlik salıyordu. Uzun bir süre sonra ilk defa keyifliyim diyebileceğim bir zaman geçirmiş çok uzun bir süre sonra aidiyeti yüreğimin en derininde hissetmiştim. 

YORGUNWhere stories live. Discover now