15. {Muhtemel Aşk}

684 327 92
                                    


Günlük 🖊

Yağmur bulutlarının üzerimize dikilen kurşuni gözlerinde yuvalanmış kasvet bir hışımla düşmanca yağarken üzerimize, denizin kokusunu taşıyan tatlı bir esinti tıpkı bir dost gibi yüzümüzü okşuyordu. Bir yanımız hüzün bir yanımız huzurdu.

Biz üçümüz sanki ta küçükken, bir çengelli iğne ile tutturulmuştuk kalplerimizden. Üniversiteye gittiğimizde de hiç kopmamıştık birbirimizden. Aslı'yla zaten aynı şehirdeydi okullarımız. Emre'yle de hemen hemen her gün ya konuşur ya mesajlaşırdık. Onun sevgilim olduğunu düşünenler bile vardı. 'Yok' desem de inanmazlardı.

Emre'nin varlığı benim için, bir mayın tarlasında, mayına karşı korumalı bir aracın içinde dolanmanın verdiği his gibiydi. Rahat ve güvende hissediyordum. O yoksa ben o mayınların arasında tek başımaydım. Onsuz tek bir adım dahi atamayacakmışım gibi... Öyle bir histi onsuzluğun düşüncesi. Hâlâ da öyle. Ama...

Bugün öyle bir şey öğrendim ki, 'Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak,' dedi kalbimin sesi...

Bugün öyle bir şey öğrendim ki, 'Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak,' dedi kalbimin sesi

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

15. Bölüm

{Muhtemel Aşk}

Seni bekleyişimin adı yok.
Sadece yüreğimde lâl olmuş duamsın.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî


Güneşin bugün de kimseye bir hayrı yoktu. Yine kasvetli bir hava vardı, sanki her an yağacak gibi... Gözlerse her an ağlayacak gibi...

Bir tek Aslı keyifliydi. Valizleri indirip içini doldurmaya başladıklarında keyifli keyifli gülümsüyordu. Onun İstanbul'a gitmeye ne kadar istekli olduğundan hiç şüphesi yoktu genç kızın. Hakkı da vardı. Sevdiğine, özlediğine kavuşacaktı. Heyecanı gözlerinden okunuyordu. Ömer'i gerçekten çok özlemişti.

Vedalaşmak için havuz barda toplanacaklardı. Aslı'yla işlerini bitirip veda masasındaki yerlerini aldılar.

Az sonra Fatih de gelip masaya oturduğunda samimi bir muhabbet başladı. Emre ayakta, duvara dayanmış ve kollarını birbirine bağlamış duruyordu. Ayizi, anılarla dolu otele son bakışlarını atarken Emre de ona bakıyordu. Sanki ona bir şeyler söylemek ister bir hali vardı ama ağzını açıp tek kelime etmiyordu.

"Maşallah Aslı, pek bir mutlu görünüyorsun," dedi Fatih muzipçe gülerek. "Eniştemize selam söyle."

"Olur, söylerim," diye gülerek karşılık verdi Aslı.

Sonra Ayizi'ye döndü Fatih. "Seni pek mutlu göremedim Ayizi," dedi kaşlarını çatarak. "Gideceğine üzülüyor musun yoksa?"

Dudaklarını büktü genç kız. "Bir şey hissetmiyorum," dedi başını yavaşça sallayarak.

YERALTI SEVDALILARI I - AYİZİWo Geschichten leben. Entdecke jetzt