28. {Hanlar/Dağ Evi}

650 290 24
                                    

28

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

28. Bölüm

{Hanlar/Dağ Evi}

Sabaha karşı gözlerini açtığında herkes uyuyordu. Mutfağa girip pencereden dışarı baktı. Dışarıda tablo gibi bir manzara vardı. Kar, doğadaki her rengi beyaza çevirmişti. Kar, sanki örtmek için yağmıştı her şeyi, tüm pislikleri.

İçinde garip duygular uyandıran bu müthiş manzara onu dışarı davet ediyordu. Bu göz alıcı davete kayıtsız kalamadı. Üzerine montunu giyindi ve her yeri kaplayan tertemiz beyazlığın bağrına doğru su gibi aktı Ayizi.

Soğuk havanın onu kucaklamasıyla kollarını birbirine sarıp rampa yukarı, Karaçamların içine doğru yürüdü. Hava soğuk olsa da güneş çamların arasından kendini gösteriyordu. Düşmemek için dikkatli adımlarla ilerledi. Karlı dağlarda tek başına yürümek onu heyecanlandırıyordu.

Burası huzur doluydu. Ayaklarının altında ezilen karın kulağına gelen hışırtısı içindeki heyecan duygusunu kamçılıyor, çok farklı hissettiriyordu. Nasıl da özlemişti karı.

Yolunun üzerine çıkan çeşmeden biraz su içti. Su buz gibiydi. Çeşme başında biraz oturup dinlendi. Doğanın sesini dinledi, kuşların senfonik ötüşünü. Gökyüzünü de beyaz bulutlar kaplamıştı. Kısacası, beyaz burada her yere hakimdi.

Başını ellerinin arasına aldı. O iğrenç geceyi özellikle bu huzur yuvasında hatırlamak istemese de bu mümkün değildi elbette. Her fırsatta beynine üşüşüyordu geceye dair karanlık hatıralar. Düşünmemeye çalışarak yormadı kendini. Özgür bıraktı zihnini. Ve izlemeye başladı yeniden o korkunç filmi.

Yabancı arabanın otele girmesiyle birlikte Emre, önceden planladıkları gibi kızları ağaçlık tarafa yönlendirmişti. Kızlar o tarafa doğru hızla koşmaya başlamış, ardından birer ağacın arkasına saklanmışlardı. Aralarında biraz mesafe vardı, birbirlerini göremiyorlardı. Zaten çok karanlıktı. Ay ışığının aydınlattığı kadar görebiliyorlardı önlerini.

Kızın aklı Emre ile Fatih'teydi.

Kendisini öldürmek ya da kaçırmak için geldiklerini düşünüyordu. Çünkü o gün, onun cenazesi için belirledikleri tarihti. Blöf yapmamış, gelmişlerdi. Ve kendilerinin bir silahı bile yok sanıyordu. Halbuki hakikat başkaydı.

Yakınlardan bir el silah sesi geldiğinde eli yüreğine gitmişti. Kim kimi vurmuştu? Emre vurulmuş olabilir miydi?

Panik ve korkudan soluk soluğa kalmıştı. Saklandığı yerden çıkmamak için kendiyle mücadele veriyordu. Emre'ye gitmeliydi. O vurulmuş olabilirdi.

Tam çıkmak üzereyken yakınlardan gelen ayak sesleri dizlerini titretti. Birisi o tarafa doğru gelmekteydi ve o kişinin Emre olması için içinden dualar ediyordu lakin gelen kişinin adımları sessiz ve temkinliydi. Emre böyle gelmezdi.

YERALTI SEVDALILARI I - AYİZİWhere stories live. Discover now