22| Minho'nun Sevgilisi

889 77 55
                                    

Ne?"

Hoseok'un ağzından çıkan bu kelimeyle onun da bu işten haberinin olmadığını anladım.

Hoseok oturduğu yerden kalkarak Minho'nun yanına geldi ve ellerini tutarak ona şefkatle bakmaya başladı. Sanırım onu korkutmak istemiyordu.

"Bebeğim, ne işi bu? Bana neden söylemedin?"

Minho gözlerini kaçırarak ellerinin üzerinde olan elleri sıkmaya başladı. Sanki bir suç işlemiş de ona kızılmasını istemiyormuş gibiydi. Bu çocuk kafayı yedirtiyordu bana.

"Sadece sana bir katkım bulunsun istedim. Evinde kalıyordum ama ben zaten bu insanlara yük olduğumu hissettiğim için gitmiştim. Sana da yük olmak istemedim." dudaklarını büzerek konuşmasının ardından Hoseok ona gülümsemişti.

"Minho buna hiç gerek yoktu inan. Sana söyledim, insanlara yardım etmek benim için her zaman çok önemliydi. Hem bak seninle tanıştım, beraber bu birkaç günde fazla şey atlattık ve normalde depresyonda olmam gereken zamanda bu insanlarla beraberim. Hayatımda üç beş kişi var, her zaman yanımda olan... Sen de bu insanlardan birisin benim için. Seni seviyorum."

Minho karşısındaki bedene sıkıca sarıldı ve ayrıldığında sanki kafasına bir şey takılmış gibi bize bakmaya başladı.

"Peki neden beni hiç çağırmadılar?"

Minho'nun konuşmasıyla Jeongin'in güldüğünü gördüm. Ona baktığımı anladığında hızla yüzündeki gülümsemeyi sildi. Yanındaki Hoseok'tan ayrılan bedene baktı ve tekrar gülümsedi.

"Bebeğim, onlar seni çağırmayacaklar... Sen kendin belirli gün ve saatlerde oraya gitmelisin. Büyük ihtimalle seni kovmuşlardır."

Minho da Jeongin'e bakmış ve gülmüştü.

"Bilmiyordum." dedi utangaç bir tebessümle.

"Neyse, zaten çalışmak istemiyordum." dedi omzunu silkerek.

Hepimiz onun bu haline gülmüş ve daha sonra tekrar koyu bir sohbete dalmıştık.

"Ay, ben size ne gördüğümü söylemedim!" dedi Changbin heyecanla. Bizim hakkımızda konuşacağını anlayıp telaşlansam da bu olayı geciktirmek için elimden gelen her şeyi yapacaktım.

"Changbin, Minho için çikolatalı süt getirebilir misin? Siz gelmeden önce ona söz verdim ama unuttum."

Changbin'in gözleri beni bulduğunda hiçbir şey anlamayarak tamam demiş ve mutfağa gitmişti.

Minho'ya baktım, onun da aslında Changbin'in ne diyeceğini tahmin ettiğini yüzünden anladım. Ona baktığımı fark ettiğinde kafasına dank etmiş bir yüz ifadesiyle bana bakmaya devam etti.

"Sung hyung... Bir dakika benimle gelir misin acaba?"

Minho'nun tatlı isteğiyle kafamı olumlu anlamda salladım ve ayağa kalkarak salon kapısının önüne doğru ilerledim. Arkamdan gelmediğini fark ederek durduğum sırada Minho da kalkmış ve yanıma ilerlemişti.

Sessizce salondan çıkıp yukarı kata ilerlerken arkamızdan kıkırdayan arkadaşlarımıza görmedikleri halde göz devirerek ilerlemeye devam ettim.

Odama geldiğimizde Minho'nun da içeri girmesini bekledim ve ardından kapıyı kapatarak ona soran gözlerle bakmaya başladım.

"Jisung hyung," derin bir nefes alarak konuşmasına devam etti "Changbin büyük bir ihtimalle öpüştüğümüzü aşağıdakilere söyleyecek."

Yanakları yaptığımız şeyi söylerken katbekat daha fazla kızarmıştı. Sırıtarak ona bakmaya devam ederken yüzündeki tatlı mimikleri izlemeye başladım.

Little Space ✓Where stories live. Discover now