Bölüm 4

586 152 49
                                    

İsra bilgisayar ekranındaki resmi dikkatle inceliyordu. Önceki akşam seçkin iş adamlarının katıldığı büyük bir davet düzenlenmişti. Gecede kanser hastaları için yardım toplanmış ve en çok bağış yapanların arasında onun adını görmek İsra'yı şaşırtmamıştı. Genç adamı uzun zamandır internetten takip ediyordu. Adının geçtiği her haberi okuyor, bilgisayarına kaydediyordu. Oradan bakınca takipçi bir sapık gibi görünüyor olsa da işin aslı öyle değildi. O sadece merak ediyordu.

Restoranın deniz tarafındaki masada oturmuş o davette çekilen birkaç fotoğrafa göz atarken genç adamın yanındaki kadını kıskançlıkla süzdüğünün farkındaydı. Kadın mankendi. Uzun bacaklarını ve güzel fiziğini açığa çıkartan siyah bir elbise giymişti. İsra da kısa boylu bir kadın değildi ancak geniş kalçaları nedeniyle ince bir yapıya sahip olduğu söylenemezdi. Kadının vücudunun yanında kendi vücudu bir armuda benziyordu.

Bakışlarını adama çevirdi. Diğer fotoğraflarda olduğu gibi bu fotoğrafta da kameraya bakmamıştı. Adam fazlasıyla sıkılmış görünüyordu. Yanındaki kadının yüzü kameraya geniş bir gülümsemeyle bakarken adam yan tarafına bakmış ve o gün onun yanındayken olduğu gibi dişlerini sıkmıştı. Gergin çene hatlarından bunu görebiliyordu. Adam biran önce oradan kaçmak istiyormuş gibi duruyordu.

Duyduğu öksürük sesiyle kafasını kaldırdı. Amcasının güçlü bir şekilde tekrar öksürdüğünü duyunca "Of amca" diyerek ayağa kalktı. Yaşlı adam onu yine dinlememiş ve yataktan çıkmıştı. İki gündür amcası şiddetli bir gribe yakalanmıştı. O gün kendini biraz daha iyi hissetse de İsra onun yataktan çıkmasına izin vermiyordu. Bir iki gün daha dinlenmesi gerektiğini düşünüyordu.

Mutfağa girdiğinde yaşlı adamı yiyecek hazırlarken buldu. "Amca neden bana seslenmiyorsun? Ben sana yataktan çıkmayacaksın demedim mi?" diyerek amcasına kızdı.

Amcası şiddetli bir öksürük nöbetine daha yakalanırken İsra onu kolundan tutup diğer eliyle sırtına destek vererek köşedeki sandalyeye götürdü.

"Otur sen ben hazırlarım" dedikten sonra yaşlı adamın küçük tencereye koyduğu çorbayı ocağın üstüne alarak ısıtmaya başladı.

Amcası kısık bir sesle "İki gündür sende çok yoruldun kızım, rahatsız etmek istemedim" dediğinde İsra ona ters bir bakış attı.

"Bakma bana öyle" diyen amcası tekrar öksürürken genç kadın "Ben yorgun değilim, sen hastasın dinlenip kendine iyi bakman gerekiyor. Bir daha benden yardım istemekten çekinme" dedi.

Çorbayı ısıttıktan sonra amcası yemeğini bitirene kadar onun yanında kaldı. Ardından odasına kadar yaşlı adama eşlik etti. İçeri girdiğinde ısıtıcının kapatılmış olduğunu görünce yine kızdı.

"Amca oda buz gibi olmuş sana kaç defa dedim şu ısıtıcıyı kapatma diye" dediğinde amcası yatağına uzanmıştı.

Genç kadın onun üstünü örttükten sonra ısıtıcıyı çalıştırırken "Çok sıcak olmuştu kızım" diye mırıldandı.

İsra ona dönerek yatağının yanında diz çöktü. "Olsun, terleyip hastalığı üstünden at ki biran önce iyileş artık" dediğinde amcası gülümsedi. Gözlerini kapatırken İsra'nın eline hafifçe vurup "Tamam git dinlen sen, ben iyiyim merak etme. Biraz uyuyacağım" dedi.

"Sen gerçekten uyuyana kadar hiçbir yere gitmiyorum bayım. Çünkü size güvenmiyorum. Ben kapıdan çıktığım an bu ısıtıcıyı kapatacağınızı biliyorum" diyen İsra'nın sözleriyle yaşlı adam gülümsedi ancak gözlerini açmadı.

İsra amcasının elini tutup orada öylece otururken amcasının ne kadar yaşlı ve güçsüz göründüğünü bir kez daha fark etti. Onu da kaybetmek istemediğini düşündü. Hayatta kalan tek akrabası oydu ve İsra amcasını gerçekten çok seviyordu. Yıllardır onu görmemiş olmasına rağmen yaşlı adam hiç düşünmeden onu hayatına kabul etmiş ve bu balıkçı kulübesini onun için bir ev haline getirmişti.

Gökkuşağındaki KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin