Bölüm 21

348 77 9
                                    

İsra arabayı park etti ve motoru kapattı. Arabadan inmeden bir süre karşısındaki adama baktı. Yağız arabasının ön tarafında oturmuş kollarını göğsünde bağlamış onu bekliyordu. Arabanın yan tarafında Fırat ile başka bir koruma daha vardı. Görünürde başka kimse yoktu ancak Yağız'ı tanıdığı için ormanın içinden gizlenen bir sürü adamının olduğuna emindi. Bir kısmı olası bir tehdit gördüklerinde onu uyarmak için bir kısmı da korumak için bekliyordu.

Derin bir nefes alan İsra sertçe yutkundu. Yağız'ın çok iyi bir oyuncu olduğunu unutmaması gerekiyordu. Söylediği şeylerin kanıtlarını kendi gözleriyle görmeden inanmayacaktı. Arabanın içinden genç adamın gözlerine bakarken bile hızlanan kalbini ise söküp atmak istiyordu. Yaşadığı onca şeye rağmen kalbinin ona bu denli ihanet ediyor olması canını sıkıyordu.

Yağız kafasını hafifçe yana yatırıp ona bakmaya devam etti. Genç adam sanki hala neden arabada oturduğunu çözmeye çalışıyordu.

İsra genç adamı izlemeye devam etti. Karşılaştıkları her seferde onu istediği gibi inceleyememişti. Elbette şakaklarının kenarlarındaki beyazları, alnındaki kırışıklıkların arttığını fark etmişti. Ancak bunlar ihtiyacı varmış gibi genç adamı daha bir yakışıklı göstermişti. Evet İsra ona karşı zaafı olduğunun farkındaydı ve azgın hormonlarını bastıramıyordu. Yıllardır ondan nefret etmek için tutunduğu tek dalı amcasının ölümüydü. Genç adamın söylediğine göre şimdi elinde o da kalmamıştı. Ailesinin ölümü için genç adamı suçlayamıyordu çünkü onun tek suçlusu Yağız'ın babasıydı. Ancak amcasının ölümü tamamen Yağız'ın suçuydu. Daha doğrusu İsra amcasının öldüğünü biliyordu. Amcası ölmediyse İsra yıllar önce kimin cenazesini toprağa vermişti? Yıllarca kimin mezarında ağlamıştı? En önemlisi amcası hala yaşıyorsa Yağız neden onu öldürdüğünü söylemişti?

Kafasında binlerce soru vardı ve cevapların hepsi karşısındaki adamdaydı. Ancak İsra arabadan çıkıp onunla yüzleşmeye korkuyordu.

Fırat'ın onun arabasına doğru hareketlenmeye başladığını fark ettiğinde içini çekip arabanın kapısını açtı ve dışarı çıktı.

O çıkar çıkmaz Yağız "Biran hiç inmeyeceksin sandım" dediğinde İsra ifadesiz bir yüzle ona baktı.

Arabanın kapısını kapatıp genç adama doğru yürürken "Yalanlarını daha fazla dinleyip dinlememekte kararsızdım" dedi.

Kafasını iki yana sallayan Yağız "Artık yalan yok" dedi.

İsra "Bundan emin değilim" dediğinde genç adam gülümseyerek "Kendinden mi emin değilsin?" diye karşılık verdi.

Gözlerini deviren İsra kafasını iki yana salladı. "Buraya geçmişin üstünden geçip kapanan konuları tekrar açmak için gelmedim. Dün akşam söylediğinin doğru olup olmadığını bilmem gerekiyor" derken kollarını göğsünde bağladı.

Yağız oturduğu yerden doğrulup genç kadına doğru yaklaşırken "Aramızdaki hiçbir konu henüz kapanmadı. Bunu ikimizde biliyoruz. Söylediğim her şey doğruydu. Artık sana yalan söylemeyeceğim ve senin de aynısını yapmanı istiyorum. Bu konuda bana söz verebilir misin?" dedi.

"Yıllar önce beni dinleseydin sana her şeyi açıklamaya hazırdım" diye karşılık veren İsra kendine engel olamamıştı.

Kafasını onaylarcasına sallayan Yağız "Kibrimin esiri oldum. Farkına vardığımda çoktan gitmiştin ve yıllardır seni aradığımı biliyorsun. Eğer illa duymak istiyorsan pişmanım ve geçtiğimiz beş sene içinde yeterince acı çektim" dedi.

İsra ona inanmayarak alayla güldü. "Kibirli bir adam için çok büyük laflar. Sen bunları itiraf edecek bir adam değilsin. Bunu ikimizde biliyoruz. Şimdi neyin peşindesin Yağız? Bana gerçeği söyle de bu gereksiz buluşmayı bitirelim"

Gökkuşağındaki KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin