Bölüm 18

332 85 24
                                    

5 Yıl Sonra...

Yağız karanlık çalışma odasında oturmuş, içkisini yudumluyordu. Karanlık... Son beş yıldır, sonsuz bir karanlığın içindeydi. İsra'nın gidişinin onu bu kadar derinden etkileyeceğini hiç düşünmezdi ancak işte burada karanlıkta bir başına ve yine sarhoştu. İsra'nın gitmesine izin vererek hayatının en büyük hatasını yapmıştı.

Bir zamanlar genç kıza "Deneyebilirsin ama bana zarar veremezsin" demişti. Şimdi o cümle aklından her geçtiğinde kendi kendine alayla gülüyor ve "Seni ukala dangalak,o küçük kız hayatını alt üst etti" diyordu. Tam anlamıyla hayatı alt üst olmuştu. Yıllardır İsra'yı arıyordu. İlk başlarda onu aramasının tek sebebinin karnındaki çocuğu olduğu konusunda kendini ikna etmişti ancak günler geçtikçe asıl istediğinin İsra olduğunu anlamıştı. Genç kadına düşündüğünden çok daha derin bağlanmıştı. Bir süre tek amacı onu bulmak olmuş, bütün işleri Fırat'ın yönetmesine izin vermişti. Onu bulmak için can düşmanının bile kapısını çalmıştı ancak yaşlı şeytan İsra'yı tanımadığını söylemişti. Yağız onun tüm zayıflığını görmesine izin vermiş ve o, onun zayıflığını eğlenen gözlerle izlemişti. İsra'nın onun yanında olduğunu biliyordu ancak kanıtlayamıyordu. Genç kadının istemediği sürece ortaya çıkmayacağını anladığında kendini evine kapatmış, İsra'yı bulmayı ve diğer tüm işleri Fırat'ın kontrolüne bırakmıştı. Neredeyse iki yıldır evinden dışarı çıkmıyordu.

Çalışma odasının kapısı açıldı ve koridordaki ışık odayı aydınlattığında gözlerini kamaştırdı. Uzun zamandır karanlıkta durduğu için artık gözler karanlığa alışmış, ışığı reddediyordu.

Gözlerini kapatıp kapının kapanmasını beklerken elindeki şişeyi kafasına dikip bir yudum daha aldı.

"Bir haber var mı?" diye sordu. Her gece olduğu gibi konuşmaya yine aynı soruyla başladı.

Kapı Fırat'ın arkasından kapanırken gözlerini araladı. Karanlıkta bile genç adamın yüzündeki tedirginliği görebiliyordu.

"Ne oldu Fırat?" diye sorduğunda Fırat boğazını temizleyip "Yeni bir baş komiser atanmış" dedi.

Yağız kaşlarını çatıp bu bilginin onu neden ilgilendirdiğini düşündü. Fırat bu gereksiz bilgiyi onunla neden paylaşıyordu.

"Yani?" dediğinde genç adamın dudaklarından dökülen cümle ayağa fırlamasına sebep oldu.

"Baş komiserin adı İsra Kandemir"

Yağız'ın kalbi göğsünden çıkacak gibi atarken "Emin misin?" diye sordu.

Fırat kafasını onaylarcasına eğerken "Karakoldaki muhbire resmini gönderdim. Onun olduğunu söyledi" dedi.

Yağız, daha fazla oyalanmadı. Önündeki Fırat'ı iterek dışarı çıktı ancak hem gözünü alan ışıktan hem de içtiği alkolün etkisinden tökezleyerek duvara tutunmak zorunda kaldı. Elini kaldırıp ışığın gözüne vurmasına engel olmaya çalışırken Fırat kolunu tutarak doğrulmasına yardımcı oldu.

Genç adam kısık bir sesle "Beni ona götür" dediğinde Fırat "Bunun şuan iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum Patron. Belki de sabaha kadar beklemeliyiz. Saat geç oldu onun karakolda olduğunu bile bilmiyoruz dedi.

"Beş senedir bekliyorum Fırat. Bir saniye daha bekleyecek gücüm yok. Nerede olduğunu öğrendikten sonra daha fazla bekleyemem. Karakoldaki muhbirini ara ve gerekirse adresini öğren"

"Tamam istediğini yapacağım ancak önce gidip bir duş alsan iyi olacak. Beş sene sonra karşısına bu şekilde çıkmak istemezsin" diyen Fırat'ın sözleriyle genç adama hak verdi ve teklifini kabul etti.

Gökkuşağındaki KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin