Bölüm 16

734 102 28
                                    

İsra üstünü değiştirip yatak odasından çıkarak alt kata doğru yöneldi. Yağız birkaç gündür çok meşguldü, burada geçirdikleri bir hafta içerisinde sadece iki akşam yemeğinde birlikte vakit geçirmişlerdi. Onun haricinde genç adamın nerede olduğunu bilmiyordu. Anladığı kadarıyla yapmak için geldiği işte aksilikler çıkmıştı ve Yağız bu durumdan hiç memnun değildi.

Alt kata indiğinde arka taraftaki mutfağa gitti. Dolabı açıp kendine sandviç hazırlamak için malzemeleri alıyordu ki duyduğu seslerle kafasını kaldırdı. Dışarıdan Yağız'ın sinirli sesi yükseliyordu.

Elindeki malzemeleri tezgaha bırakıp adımlarını mutfağın bahçeye açılan geniş kapısına doğru yönlendirdi. Yağız ve adamları görüş alanına girdiğinde gördüklerini anlaması birkaç saniyesini aldı ancak o birkaç saniyede Yağız'ın eli kalkmış ve susturucu takılı silahı karşısında diz çökmüş adamın alnına dayayarak tetiği çekmişti.

İsra irkilerek çığlık atmamak için ellerini ağzına kapattı ancak sersem adımlarla geri çekildiğinde arkasında bir şeye çarptı. Arkasındaki şey gürültüyle yere düşüp ses çıkartırken Yağız'ın bakışları mutfak kapısına dönmüş, İsra ellerini ağzında çekerek hızlı adımlarla camın önünde uzaklaşmıştı.

Arkasından açılıp kapanan kapıyı duyduğunda mutfaktan çıkıyordu. Koşmaya başladı ancak kaçacak bir yerinin olmadığını fark ederek holün ortasında durdu. Arkasından gelen adım sesleri yavaşladı ve durdu. Yağız'ın arkasında ondan biraz uzakta durduğunu biliyordu.

Genç kadın ellerini gözlerine kapatıp gördüğü şeyi hafızasından silmek istedi. Bakım evindeki çocuklara yardım eden o vicdanlı adamın böyle bir şey yapmış olduğuna inanamıyordu. Adamın başından fışkıran kanlarla cansız bedeninin yana doğru düşmesi gözünün önünden gitmiyordu.

İsra'nın omuzları sarsılmaya başladı. Parmaklarını gözlerine daha sert bastırdı. Yağız hiç düşünmeden bir adamı öldürmüştü. Silahı tutarkenki yüz ifadesi o kadar boş o kadar umursamazdı ki İsra onun gerçek yüzünü ilk defa gördüğünü düşündü.

Genç kadının sarsılan omuzlarına çaresizce bakan Yağız kısık bir sesle "Bana ihanet etti" dedi. Bu açıklamanın İsra için yeterli olmayacağını biliyordu çünkü genç kadın onun bu yüzüyle ilk defa karşılaşıyordu. Yağız onun bunu görmesini planlamamıştı. Tam aksine onu bu yönünden tamamen uzak tutmaya çalışıyordu. Evinin altındaki mahzende yaptığı diğer şeylerden asla haberdar olmamalıydı. Çünkü o yaptıklarına şahit olursa bunun ne kadar masum olduğunu bilirdi. Adamın yıllardır vermiş olduğu hizmetlerine saygıyla acı çektirmeden tek kurşunla işini bitirmişti. Ona ihanet eden başka biri olsaydı ölmek için yalvarıyor olurdu.

İsra genç adamın sesiyle ellerini gözlerinden çekti. Elleri iki yanında sarkarken ağır hareketlerle arkasına döndü. Sanki ne kadar yavaş hareket ederse gördükleri gerçeğini o kadar çabuk kaybedecekti. Ama değişen bir şey yoktu. Genç adama döndüğünde gömleğinin bilek kısmına sıçrayan kan lekesini görmek her şeyi daha gerçek yapıyordu.

İsra'nın bakışları bileğindeki kana odaklandığında Yağız derin bir nefes alıp "Benim kim olduğumu biliyorsun" dedi.

Genç kadının bakışları onun gözlerini buldu. Soğuk bakışlarında duygudan eser yoktu. Aslında her zaman ki ifadesi bu değil miydi? Şimdi neden ona daha farklı geliyordu. Belki de İsra'nın kendini kandırmak için oluşturduğu hayal balonu patlamış ve gerçekler şimdi yüzüne çarpmıştı. Ama demek ki bu gerçekler yeterli değildi çünkü kalbi hala ona olan sevgisiyle çarpıyordu. Her şeye rağmen tüm bildiklerine rağmen İsra onu seviyordu.

"Yaşamasına izin verebilirdin" dediğinde Yağız ona doğru ağır adımlarla yaklaşmaya başladı.

İsra'nın önünde durduğunda genç kadın kafasını kaldırıp onun karanlık gözlerine baktı. Yağız elini kaldırdığında İsra biran irkildi ancak genç adam parmağıyla onun yanağından süzülen gözyaşını silerken çekilmedi.

Gökkuşağındaki KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin