8.

74.9K 3.4K 242
                                    

Biliyorsunuz ki ülkemizde olan ve bir çok ilimizi etkileyen depremden dolayı herkes üzgün. Bu süreçte psikolojim etkilendiği için bölüm yazamamıştım. Her neyse şunu söylemek istiyorum. Depremden kurtulan yaralılarımıza Allah'tan şifa, vefat edenlere Allah'tan rahmet diliyorum.

Buyrun bölüme.

𖥸𖥸

Babam koltuğunda yayılmış önündeki dosyalarla ilgileniyordu ben içeriye girdiğimde. Başını kaldırıp göz ucuyla baktığında beni görünce hemen elindeki kalemi bırakıp ayağa kalktı.

"Hoşgeldin kızım." Kollarını açıp beni arasına aldı. "Keşke haber verseydin."

Bende kollarımı sıkıca beline doladım. "Hoşbuldum patron."

Ayrıldığımızda geri koltuğuna oturdu. "Bir şeyler içmek ister misin? Söyleyelim. "

Bende masanın karşısındaki koltuklardan birine oturdum. "Aslında çok kalamayacağım baba." Çantamı masaya koydum.

"Bir sorun mu var?" Diye sordu endişeyle.

"Hayır endişelenme büyük bir şey değil."
Hiçte bile. Gayette önemli.

"Çatlatmasana kızım adamı. Söyle ne derdin varsa çözelim."

Sıkıntıyla bir nefes verdim. "Şimdi benim evimin yanında yeni bir bina çalışması var. Ve ben sabahları saat altı buçukta onlar yüzünden uyanmak zorunda kalıyorum." düşünüyormuş gibi yaptım. "Düşünsene baba uykusundan uyandırılmış bir ben."

"Tam bir felaket." Dedi yüzünü buruşturarak.

"Evet ama bunu onlar bilmiyorlar. Ve ben yaklaşık 10 gündür veya daha fazla bilmiyorum ama buna maruz kalıyorum."

"Bence bu sana eve dönmen için bir sebep."

Yine aynı konuya gelmiştik. "Hayır baba o evde o kadın olduğu sürece ben o eve gelmeyeceğim." Baştan aşağıya elimle kendimi gösterdim. "Hem bak artık kızın kendi ayakları üzerinde duruyor."

Bana hem üzgün hem de gururla bakıyordu. Beni çok severdi ve bende onu çok severdim. Ama ikimizin de işleri olduğu için birbirimizi görmeye zamanımız olmuyordu. Bu durum hem beni hem de babamı üzüyordu bunu biliyordum.

Dediklerime bir şey demedi. Ardından, "Ee o zaman ne yapmayı planlıyorsun?" Diye sordu.

"Aslında..." Dedim ve sustum. "Evet?" Dedi devam etmemi istiyordu. "Bu işi sen çözebilir misin?"

Babam ilk başta şaşırdı. Sonra normal karşıladı. Parmaklarını birbirine geçirip ellerini ve direklerini masaya koydu. "Bak birtanem. Bu işler öyle olmuyor. Orada bir sürü insanın emeği, parası, ekmek teknesi. Bunu isterken iki defa da değil üç defa düşünmelisin. " Bir yönden haklıydı da.

"Hem nerenin inşaatı bu? Senin evinin çevresinde inşaat yok diye biliyorum." Sorduğu sorunun ardından biraz düşündü. Tam bir şey diyecekti ki ondan önce ben konuştum.

"Var baba. Arslanoğlu Holding'in bir binasıymış."

Bunu biliyordu. " Zaten bizim şirketin bir binasısya hiç bir şey yapamam. Safir Tuna bey beni işten atar."

Sessizce mırıldandım. "Hay Safir'ine de, Tuna'nada..." Babama baktım tekrardan. "Yani olmaz bu iş diyorsun, ha patron?"

Omuzlarını kaldırıp indirdiğinde, "maalesef birtanem." Dedi.

"Peki o zaman." Deyip dudak büzdüm.

Ne zaman dudak büzsem dayanamazdı. Koltuğundan kalkıp benim oturduğum deri koltuğun kolluğuna oturdu. Kollarını omzuma dolayıp çenesini başıma yasladı. Bende kollarımı onun beline doladım. "Sen yine de üzülme birtanem. Ben bir hal çaresine bakarım."

Kollarımı daha çok sıkıp, "canım babam be!" Diye bağırdım.

"Senin evini değiştirsek?"

Kollarımı gevşetip tekrardan dudak büzdüm. "Benim iş yerime en yakın ev orası ama. Ayrıca astımım var ve inşaatın tozu sürekli evime geliyor."

"Evini kesinlikle değiştiriyoruz. İtiraz yok. Sağlığın söz konusu." Yanımdan kalkıp tekrar koltuğuna oturdu.

Masaya ellerimi koyup çenemi yasladım. Yavru kedi gibi alttan alttan bakmaya başladım. "Hiç boşuna bakma öyle. Ben buranın CEO yardımcısıyım, CEO'su değilim. Eğer CEO ben olsaydım oraya bir bina dikmezdim. Ama anlaşma imzalandı ve oranın yapımı 1 yıl belki daha fazla sürecek. Bu yüzden yapman gereken tek şey evinden taşınman." Dedi.

"Ben sana işine yakın başka bı daire bakacağım. Sende itiraz etmeden oraya taşınacaksın. Anlaştık mı?"

"Hayır baba. Ben düzen kurdum orada nasıl bir anda değiştireyim?"

Babam geriye yaslandı. "Yapma ama böyle. işimden olmamı istemezsin değil mi?"

"Tamam, demiyorum bir şey. Sen evi bulabilirsen beni ararsın." Çantamı alıp omzuma astım. "Görüşürüz."

"Bir şeyi unuttun." Dedi.

Gözlerimi devirip gülerek yanına gittim. Uzattığı yanağına bir öpücük kondurdum. "Oldu mu?"

O da güldü. "Oldu"

Odadan çıktım ve Safir Tuna'nın odasına baktım. Şimdi içeriye dalsam, o anlaşmayı yaptığı için pişman etsem ne olurdu acaba?

Ne olacak canım en fazla güvenlikler beni zorla dışarıya atar ve buraya girişim yasaklanırdı. Belki babam bile işten atılabilirdi.

Koca bir of çekerek şirketten çıktım. Arabama binip eve sürdüm.

Siz: beni dinlemediğin için pişman olacaksın.

Siz: demedi deme.

Paragöz CEO: hani iki üç güne görüyorduk?

Siz: göreceksin işte.

Siz: dünyanın kaç bucak olduğunu sana göstereceğim.

Paragöz CEO: beni rahat bırakman için sana ne vermem gerekiyor.

Siz: aslında hiç bir şey gerekmiyordu ama artık bir şekilde seni rahat bırakabilirim.

Paragöz CEO: ne şartın var?

Siz: demiştin ya sen yeni daire ayarlayayım diye,

Siz: yeni daireyi ayarla seni rahat bırakacağım.

Paragöz CEO: sadece 1 saat ver. 1 saat sonra sende kurtul bende kurtulayım.

Siz: kabul, aslan parçası.

Paragöz CEO: adresi atarım.

Siz: bekliyorum.

𖥸𖥸

Ay biz ne ara 1k'ya yaklaştık?

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

DELİ GELİYORUM DEMEZ!! °Yarı Texting°Where stories live. Discover now