11.

71.5K 3.3K 389
                                    

7k✓

𖥸𖥸

Elimdeki çizimi de tamamladığımda artık toplantıya gidebilirdim.

Atakan'ın odasının kapısına geldiğimde iki kere tıklattım. İçerden 'gel' komutu ile girdim. "Merhaba Atakan bey." Baş selamı vererek masasının karşısında durdum.

"Merhaba Neva." Dedi gülümsemeyle.

"Ben çizimleri bitirdim de onu vermeye gelmiştim." Dosyayı uzattım. Dosyayı aldı ve incelenmeye başladı.

"Her zamanki gibi hepsi çok iyi." Dosyayı kapatıp önüne koydu. "Devamını bekliyorum."

Göz kırptı. "Hadi toplantıya gidelim." Yanağımdan makas alarak kapıya ilerledi.

Atakan ile 6-7 -belki daha fazla- yıla tekabül eden dostluğumuz vardı. İlk karşılaşmamız denizdeki balonlara silah sıkarken son biri patlamadığı için sinirden neredeyse denize düşmek üzere iken tesadüfen beni tutmuştu.

Ardından teşekkür ettiğimde bir daha görüşmemiştik. Üniversiteden çıkınca staj için önerilen yerde çalışırken tekrar karşılaşmıştık. O toplantıya gelmişti ben ise stajyerdim.

Toplantı odasına geçince dış ülkeden gelen yatırımcılarda gelmişti. Atakan sunumunu güzelce yapmış ve konuşmasıyla adamları ikna etmişti. Yatırım yapılacaktı.

Gün sonunda bitkin bir şekilde eve vardığımda kendimi zar zor atmıştım içeriye. Kapının anahtarını, çantamı ve ceketimi partmanoya atıp salona ilerledim. Kahve içip yorgunluğumu atmak iyi bir fikir olabilirdi.

Suyu doldurup kahve makinesine koydum ve kahvenin kaynamasını bekledim. 5 dakikaya hazır olan kahvemi de alıp salona tekrar geçtim. Kendimi koltuklardan birine atıp kahvemi sehpaya koydum. Başımı geriye yasladım ve gözlerimi dinlendirdim.

Kolumdan dürtülüyordum. Hissediyordum ama göz kapaklarım bir türlü açılmak bilmiyordu. "Simay Neva. Simay." Bıkkın bir oflama.

"SİMAY!" kulağımın dibinde bağrılınca açılmak bilmeyen gözlerim anında ardına kadar açıldı. "Kalk artık Allah'ın cezası. Kış uykusuna mı yattın anlamıyorum ki!"

"Ne carlıyorsun be başımda." Elimle başımı ovdum. Esra bıkkınca kocaman bir of çekti. "Kızım ortalığı telaşa verdin haberin var mı?"

Başımı iki yana salladım. "Ne oldu ki?"

Gözlerini bana çevirdi. "Safir bey seni kaç kez aramasına rağmen ulaşamadığı için ve kapının çalınmasına rağmen açmadığın için sana bir şey oldu sanıp ortalığı karıştırdı." Derin bir nefes aldı. "Sertuğ ile tesadüfen konuşurken Safir'in bir kızdan bahsettiğini ve evin yedek anahtarını alıp buraya geleceğini söyledi. Bende merak edip sordum kim diye. Bir baktım senmişsin."

"Bir şey yok ya."

"O kadar dedim ben uyuyordur, ya da yine telefonu sessizdedir diye. Ama dinleyen kim."

Sehpanın üzerindeki hiç içilmemiş kahveme baktım. Buz gibi olmuştu kesin. Tekrar Esra'ya baktım. "Niye arıyormuş beni?"

"Ne bileyim ben. Ara da sor niye ortalığı karıştırdı."

"Ben mi arayacağım? " Gözlerimi kocaman açarak sordum. Asla aramazdım.

"Ben mi arayacağım aptal! Adamın evinde kalan da ayı gibi yatan da sensin. Temizle şimdi sıçtığın boku."

"Sanki bir şey yaptım da."

"Ben gidiyorum şimdi. Bir daha bu kadar ağır uyuma." Tembihler gibi işaret parmağını sallıyordu.

"Ben belirleyebiliyorum sanki. Öff git hadi."

"Kovuldum da. Müthiş." Kollarını açıp kapattı ve kapıya ilerledi. "O adamı ara ve kış uykundan uyandığını söyle. Bir de sor derdi neymiş." Koridordan bağırdı. Ardından kapı açılıp kapanma sesi geldi.

Oflayarak telefonu elime aldım. Ekranda tam 38 cevapsız çağrı vardı! 28'i paragöz CEO'dan, 10'u Esra'dandı.

Paragöz CEO yazısının üstüne tıkladım ve çalan telefonun açılmasını bekledim. Daha ikinci çalışa yeni geçmişti ki telefon açıldı ve şöyle bir şey duyuldu; "NEREDESİN SEN! ARIYORUM ULAŞILMIYOR ADAM GÖNDERİYORUM KAPINA, KAPI AÇILMIYOR!"

O bağırtının arasında takıldığım tek şey sesinin çok güzel olduğuydu. Ve melül melül duvara diktiğim gözlerimin eşliğinde dudaklarımdan istemsizce kelimeler döküldü. "Sesin çok hoş."

𖥸𖥸

DELİ GELİYORUM DEMEZ!! °Yarı Texting°Where stories live. Discover now