21.Bölüm🐍

13.5K 903 306
                                    

***

Hayat kısa; sev, sevil, üzül, ağla. İçinde tutma. Bir gün varız, bir gün yokuz. Hayatta olmamamız sadece bir saniye.

Hayatı yaşa. Doya doya yaşa. Ölüm var ucunda.

Kararacak olan gökyüzünden gözlerimi çekip üstümdeki ayıya baktım.

Ayı dedim pardon, Asaf ağabeymiş.

Kalbim çok hızlı atıyordu, ölebilirdim. Bir silah sesi daha geldi. Aklımdaki sesleri birleştirdim; itlerden biri ölmemişti ve beni hedef almıştı, Asaf ağabey de yaralanmamam için ikimizi birlikte yere atmıştı. Derin bir nefes aldım, üstümden kalkıp elini bana uzattı.

Elini tutup yerden kalktım ve diğerlerine baktım. Bazıları mevzilenmiş, bazıları da itleri kontrol ediyordu.

"İyi misiniz?" diye sordum.

"İyiyiz, iyiyiz. Siz iyi misiniz?" diye sordu Eymen.

Kafa salladım o bana baktığında. Bugünlük bu kadar aksiyon yeterdi.

Dur bir dakika! O it bu yüzden gülmüştü değil mi? Hızlıca ona döndüm ve üstüne atlamam ile yüzüne yumruklarımı geçirmeye başladım.

"Ulan it! Sen beni o minik beynin ile öldürmeyi mi denedin lan? Şeref yoksunu it!" diye yaratıcı küfürlerimi sıralarken yüzüne yumruklarımı sıralıyordum.

"Komutanım, o bize sağ lazım!" diyen Erdem abiyi duydum. Yavaşca ayağa kalktım ve karnına art arda tekme attım.

Geri çekildim ve Arjin'i almaları için onlara kafa işareti yaptım. İleri doğru gittim ve "Teğmen Ertaç!" diye sesimi yükselttim.

Yanıma geldi, konuşmasına fırsat vermeden telsizi istedim. Telsizi ayarlayıp elime vermesi ile Askeriyeye aradım, oradan zaten Albaya vereceklerdi.

Bulunduğumuz yere helikopter istemiştim. Yaklaşık yarım saat sonra helikopterin bulunduğumuz yerde olacağını söylemişti Albay.

Arkamı dönüp timlere "Yukarıları bir yerlere çıkalım. Helikopter yarım saat içinde gelirmiş." dedim.

Ben önden, onlarda arkamdan yürümeye başladılar. Bir tepeye gelmiştik. Yere oturdum, onlarda benimle birlikte yerdeki tozların kalkması ile anladım.

Yerdeki kurumuş otları yolmaya başladım.

"Bir ay doğar ilk akşamdan geceden" diye mırıldanmaya başladı Asaf abi. Yüzümde bir tebessüm oluştu.

"Neyden neyden geceden" diye devam ettirdi onu Erdem abi.

"Şavkı vurur pencereden bacadan" diye mırıldandı Sinan.

"Dağlar kışımış yolcum üşümüş nasıl edem ben" diye devam ettirdi türküyü Eymen. Bu yaşında olmasına rağmen bu türküyü bilmesi beni bir anne edasıyla gururlandırdı.

"Uykusuz mu kaldın dünkü geceden,
Neydem neydem geceden" dedim bende dayanamayıp onlara katılarak. Kabul, sesim kötüydü ama katılmazsam onlara ayıp olurdu.

Asaf abi bana bakıp kafasını yana yatırdı ve tebessüm etti.

"Uyan uyan yâr sinene sar beni" diye devam ettirdi Demirkan Yüzbaşı.

Pusu timi sırası ile devam ettirdi güzelim türküyü. Nasıl da yakışıyordu her birine şu sözler. Emindim, o kadar güçlü durmalarına rağmen içlerinde o çocuk ruhu vardı. Kimin olmaz ki?

"Dağlar kışımış yolcum üşümüş nasıl edem ben"

"Uyan uyan yâr sinene sar beni,
Dağlar harâmı açma yaramı perişânım ben"

ADRAN-Gerçek Aile✔️Where stories live. Discover now