BÖLÜM 1

2.1K 56 3
                                    

  Hikayemin ilk bölümüyle karşınızdayım. Yorumlarınızı dikkatle okuyacağım. Öneri ve fikirlerinizi yorumlarda belirtebilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim.

Medya: Alçin

                                  ***

Yağmurlu bir güne daha gözlerini açtı. Son zamanlarda içinde bulunduğu ruh hali hava durumuyla birlikte, olabilirmiş gibi biraz daha dibe batmıştı. Ailesini kaybedeli tam üç yıl olmuştu. Bir hafta sonra 21 yaşını dolduracaktı. Tabi ailesini o elim kazada kaybettikten sonra bu özel günün hiçbir anlamı kalmamıştı.

  Günlük rutinini yaparak duş alıp standart kahvaltısı haline gelen reçelli ekmeğini yedi. Üzerine eline geçen rastgele tişört ve pantolonu geçirerek son üç yıldır çalıştığı, teyzesinin kafesine doğru yola çıktı.

  Yaşadığı apartmandan çıktığında bir kez daha şansına lanet okudu. Son günlerde vücudu fazlasıyla hassastı. Üzerine bir de havalar böyle soğuyunca kırgınlıktan elini kaldıracak dermanı olmuyordu. Ama işe gitmek zorundaydı. Arkasında güvenebileceği bir ailesi yoktu. Kendi masraflarını kendisi
karşılayabilmeliydi.

  Yarım saatin sonunda kafeye varabildi. Soğuktan titreyerek içeri girdiğinde teyzesi Umaya ters ters bakıyordu. Saate baktığında 15 dakika geciktiğini fark etti. Hiçbir şey söylemeden tezgahın arkasına giderek önlüğünü giydi ve siparişleri almaya başladı.

  Saat 17:00 olduğunda Umay mesaisinin bittiğine sevinerek önlüğünü çıkardı. Akşamları saat 17:00-21:00 arası siparişlere kuzeni Aslım bakıyordu. Günün yorgunluğunu çıkarmak için eve dönecekken teyzesi kolundan tutarak onu durdurdu.

-Umay seninle konuşmak istediğim bir konu var.

-Dinliyorum teyze.

-Kafe artık eskisi kadar yoğun değil. Burada çalışmana gerek kalmadı. Aslım la idare ediyoruz. Yarından itibaren kafeye gelme.

  O an kendini derin bir boşlukta hissetti. Ailesi olsaydı bu duruma düşmeyecekti. Teyzesinin kendisini pek sevmediğini biliyordu. Annesiyle teyzesinin arası hiçbir zaman iyi olmamıştı. Ama onu yüzüstü bırakacağını da düşünmezdi.

  Tek kelime söyleyemedi Umay. Veda etmeden kafeden ayrıldı. Gökyüzü de Umayla birlikte ağlıyordu sanki. Eve dönmek istemedi. Soğuğu iliklerine kadar hissetmesine rağmen yağmurdan kaçmadı, kaçamadı. Adım atmaya mecali yoktu. Ailesini kaybettiğinde hissettiği kimsesizlik bir kez daha tokat gibi yüzüne vurmuştu. Ne kadar süre orada öylece kaldığını bilmiyordu. Sokağın bir köşesinde çaresiz hiçbir şey düşünemezken hissettiği son şey içine çekildiği karanlıktı.

  Gözünü açtığında bir hastane odasındaydı. Serumunu tazeleyen hemşire Umayın uyandığını gördüğünde yorgunlukla gülümseyerek;

-Geçmiş olsun hanımefendi, dedi.

-Teşekkür ederim. Bana ne oldu, neden hastanedeyim?

-Bir beyefendi sizi dün akşam hastaneye getirdi. Sizi sokakta baygın halde bulmuş. Dünden bu yana ateşinizi düşürmeye çalışıyoruz. Ama hala fazlasıyla yüksek. Bir süre hastanemizde istirahat etmelisiniz. Haber vermemizi istediğiniz bir yakınınız var mı?

-Hayır, yok. Beni buraya getiren beyefendiyi görmem mümkün mü? Kendisine teşekkür etmek isterim.

-Beyefendi sizi getirdikten sonra hastanemizden ayrıldı. Size geçmiş olsun dileklerini iletmemizi istedi.

UMAYWhere stories live. Discover now