BÖLÜM 5

617 38 7
                                    

Genç kız bağımsız topraklarda son sürat ilerler iken vereceği stratejik savaşı şimdiden düşünmeye başladı. Aşina kabilesi Tengri ormanlarının doğusunda geniş topraklara sahipti. Üzerinde bulunduğu bağımsız topraklar kabilelerden bağımsız, Ebede’nin kontrolündeydi. Bu ormanda Alaz’ın zulmünden kaçan başıboşlar da yaşardı.
 
Yaklaşık yarım günlük bir yolculuktan sonra aşina kabilesine ulaşacaktı. Oraya öylece giremezdi. Sınırlar askerler tarafından sıkıca korunuyordu. Askerlere görünmeden içeri girmenin tek yolu doğudaki Ulugölden geçiyordu. Kabileye ulaştıktan sonrası Bartu’nun becerisine kalıyordu.
 
Umay göl sınırlarına ulaştığında hüzünle Akay’a baktı. Gölden atını geçiremezdi. Atına sıkıca sarıldı genç kız. Kısa sürede ona fazlasıyla alışmıştı.
 
-Burada ayrılmalıyız Akay. Gölden geçiremem seni. Ancak elbet bulduğum ilk fırsatta seni yanıma alacağım. O güne dek kendine iyi bak.
 
Huzursuzca kişnedi genç aygır. Sahibinden ayrılmak zorunda kaldığını anlamış gibiydi. Son kez ardına baktı genç kız. Ve kenarda duran eskimiş sandalın halatını çözerek kendini üzerine attı.
 
Sandala bindiğinde akşam saatleriydi. Bilerek bu saatleri seçmişti çünkü yerleşkeye gece yarısı daha rahat sızabilirdi. Gece saat iki sularında kara göründü. Kıyıya sandalla yaklaşması dikkat çekerdi. Tabanına açtığı delikle sandalın su almasını sağladı. Batarsa arkasında kanıt bırakmamış olurdu. Kendini gölün serin sularına attı ve yüzerek karaya yaklaşmaya başladı.
 
Şanslıydı, çevrede kimse görünmüyordu.  Hızla ağaçlık alana koşarak kendini güvenceye aldı. Sabah olmadan Bartu’yu bulmalıydı ancak nasıl bulacağıyla ilgili hiçbir fikri yoktu.
 
Şehre yaklaştığında böyle bir yerleşim beklemediğinden şaşırdı. Kabile denince çadırlarda yaşayan, orta çağ teknolojisi kullanan insanlar olduklarını düşünmüştü. Oysa taştan binalar, ve şehrin merkezinde yükselen kale benzeri yapıyla kabileden çok bir krallık şehrini andırıyordu burası.
 
Her ne kadar en son 3 aylıkken görmüş olsa da evinde gibi hissetti kendini Umay. Ailesiyle yaşadığı kaleye özlemle baktı ve bir kez daha ona bu kaderi yaşatan dayısından intikamını alacağına yemin etti.
 
Issız sokaklarda ara ara askerlere rastlamak mümkündü. Gizlenerek ilerlemeye devam etti. Sağ tarafından duyduğu seslerle kendini bir duvarın arkasına gizledi.
 
-Sen beş yaşındasın Böri. Sadece beş. Yaşıtların şu an mışıl mışıl uyuyor seni ise macera peşindesin.
-Anne lütfen, sadece bir kez görmek istiyorum. Lütfen lütfen lütfen..
 
-Açina elini kolunu sallayarak girebileceğin bir yerde mi sanıyorsun, bulunduğu zindan kaç askerle korunuyor bilmiyor musun?
 
-Yakalanmazdım ki.
 
-Ne yapacağım ben seninle, kime çektin bilmiyorum ki.
 
-Sana.
 
-Düş önüme çabuk gidiyoruz. Baban da dayın da her yerde seni arıyor. Hepimizi gecenin bu saatinde ayağa diktin.
 
Umay şahit olduğu konuşmayla hem çocuk için endişelendi, hem de şansına tebessüm etti. Arkasına sindiği duvardan yavaşça ayrıldı. Umay’ı gören Gökçe, oğlunu arkasına aldı.
 
-Sen de kimsin? Seni daha önce buralarda görmedim. Umay Böri’ye baktı.
 
-Böri beni tanıyor.
 
-Anne bu o. Çiçek bu.
 
Gökçe rahat bir nefes aldı.
 
-Seninle tanışmayı çok istiyordum. Oğlumun hayatını kurtarmışsın. Daha önce tanışmış mıydık? Bana tanıdık geliyorsun.
 
-Sanmıyorum.
 
-Bartu durumundan bahsetmişti. Gel bize geçelim biri görmeden. Hem üşümüşsündür üzerin de ıslak.
 
Üçlü gecenin karanlığında ara sokaklardan ilerlemeye başladı. Küçük çocuk hevesle Umay’a yaklaştı.
 
-Çiçek’çim biliyor musun ben bugün tavşan avladım.
 
Umay tek kaşını kaldırdı.
 
-Nasıl avladın bakalım?
 
-Okla. Dayım da arkadan tutuyordu. Ama ben attım oku. Ben vurdum.
 
-Yiğit bir savaşçı yetişiyor desene.
 
Aldığı övgüyle göğsünü kabarttı küçük çocuk.
 
-Ne sandın? Gökçe Khatun ile Kutay Khan’ın oğluyum ben. Annem ve babam gibi orduda komutan olacağım.
 
Önüne geldikleri evin kapısını açıp sırayla içeriye girdiler.
 
-Gevezeliği bırak, doğru odana.
 
-Ama anne misafirim geldi lütfeeen.
 
-Derhal yatağa Böri. Yoksa yarınki avı unut.
 
-Hemen yatıyorum anneciğim.
 
Küçük çocuk önce annesinin, sonra da Umay’ın yanağına öpücük kondurdu.
 
-İyi geceler Çiçek’çim.
 
-İyi geceler minik kurt.
 
Gökçe genç kıza döndü.
 
-Gel sana kalacağın yeri göstereyim.
 
İçerisinde çift kişilik bir yatak ve iki kapılı bir dolabın bulunduğu sade bir odaya girdiler.
 
-Burası misafir odası. Hemen karşısı banyo. Yanındaki odada da tuvalet var. Dolapta kıyafet bulabilirsin. Keyfine bak lütfen. Ben Kutay be Bartu’yu bulmalıyım. Hala küçük yaramazı arıyor olmalılar. Sen uyu. Sabah hep birlikte ne yapacağımızı konuşuruz.
 
-Teşekkür ederim Gökçe.
 
Gökçe okyanus mavisi gözlerini Umay’ın yeşil gözlerine dikti.
 
-Teşekkür etmene gerek yok. Gariptir, ilk kez karşılaşmamıza rağmen bana tanıdık geliyorsun.  Sana kanım ısındı. Rahatına bak.
 
Dışarı çıkan kızın ardından kararını vermişti. Yarın sabah gerçekleri onlara anlatacaktı. Onlara güvenmişti ve genç kız hislerine güvenirdi. Üzerini değişip kendini yatağa attı ve yorucu geçen bir günün ardından kendini uykunun tatlı kollarına bıraktı.
 
Sabah mutfaktan gelen çatal kaşık sesleriyle gözlerini açtı. Yüzünü yıkayıp mutfağa ilerledi. Tüm aile kahvaltı yapıyordu. Bartu ayağa kalktı ve Umay’a sarıldı.
 
-Hoş geldin Umay. İnan hiç içime sinmiyordu ormanda yalnız kalman. Gelmekle çok iyi ettin.
 
-Size anlatmam gerekenler var. Kahvaltıdan sonra konuşalım mı?
 
-Olur tabi. Geç otur. Bu arada ben Kutay.
 
-Memnun oldum Kutay.
-Kahvaltıdan sonra Böri av için pusatların hazırlanmasında görevlendirildi. Yetişkinler salona geçerek gözlerini Umay’a çevirdiler.
 
-Seni dinliyoruz.
 
-Öncelikle lafımı kesmeden beni dinlemenizi istiyorum. Ve yalan söylediğim için sizden özür diliyorum. Hikayeme anlatmaktan en baştan başlayacağım..
 
                                                                                                      ***

Khatun: kadın komutanlara verilen ünvan.

Khan: erkek komutanlara verilen ünvan.
 

 
 

UMAYWhere stories live. Discover now