BÖLÜM 4

696 46 3
                                    


Medya: Bartu

                                ***

Genç kız gözlerini yorgunlukla açtı. Ebedenin eğitimlerine başlayalı 3 hafta olmuştu. Elleri önceleri kılıç tutmaktan su toplamış, sonra nasır tutmaya başlamıştı. Eğitimin temelini kılıç ve bıçaklar üzerine kuruluydu. Sabah ilk iş koşmaya başlıyor, ısındıktan sonra Ebede ile kılıç talimlerine başlıyorlardı. Yaşına rağmen gayet çevik olan kadını henüz alt etmeyi başaramamıştı. Tamamen eğitimsiz sayılmazdı. Geçmişte Aşina kabilesinde komutanlık yaptığını öğrendiği babası ona temelde akıllıca dövüşmeyi öğretmişti. Yakın dövüşte fena sayılmazdı. Hızının sağladığı atiklikle seri manevralar yapar, düşmanı hazırlıksız yakalamayı iyi bilirdi. Ancak daha önce eline hiç silah almamıştı. 21 yıllık açığı kapatmak için ağır bir eğitime tabi tutuluyordu. Rakibinin güçlü hamlelerini hızlı ataklarıyla püskürtüp ancak savunmada kalabiliyordu. Yine de hızlı öğrendiği su götürmez bir gerçekti.
 
Kılıç taliminden sonra bazen bıçak atar, bazen ok üstüne çalışırdı. Okları kesinlikle kılıçlardan daha fazla sevmişti. Hareket edecek hali kalmadığında akşamları kitap okuma saati gelirdi. Tarih, bozkır kültürü, yaşadıkları coğrafyayı tanımak için çeşitli kitaplar okurdu. En nihayetinde en sevdiği saatler olan uyku saatleri gelirdi. Başını yastığa koyar koymaz uyuyakalırdı. Geçen haftalarda durup düşünecek pek bir vakti olmamıştı. Belki de böylesi daha iyiydi.
 
Ebede garip bir kadındı. Ne kadar uğraşsa da hakkında hiçbir şey öğrenememişti. Yanındaki Arçura dediği garip yaratıkla bazen ortadan kaybolur, saatlerce dönmezdi. Dışarıdan bakıldığında korkutucu görünen yaratık Umaya nedense güven verirdi.
 
Öğlene kadar bıçak çalışan genç kız öğleden sonra ok talimi yapacaktı. Bu sefer işi biraz ilerletip at üstünden ok atmayı deneyecekti. Üzerine giydiği deri pantolon, beyaz gömlek ve siyah yelekle at üzerinde gayet rahattı. Hareket halinde iken ok atmak zor olur sanıyordu. Oysa yayı ile bütünleşmiş, onu adeta bir uzvunu kullanıyor gibi kullanıyordu. Ebede memnuniyetle gülümsedi. Bu kız doğuştan yetenekliydi.
 
-Artık biraz gezintiye çıkabilirsin, dedi kadın.

-Nereye gideceğim?

-Ormanı keşfet. Temelde kendini koruyabilirsin. Bizler doğanın çocuklarıyız. Ormanı hisset, onu keşfet. Avlan, ormanda hayatta kalmayı öğren. Bundan sonra öğleden sonraları ormanda geçireceksin.

-Ya karşıma eşkiyalar çıkarsa? Kendimi savunurum ancak kimseyi öldüremem. Ya başıma bir şey gelirse?

-Eğitim zayiatı deriz. Herşeyden önce kendine güveneceksin. Kim olduğunu unutma. Sen bu toprakların yegane hakimisin.

-Ben savaştan korkmuyorum. Katil olmaktan korkuyorum. Kana susamış düşmanlarımı hayatta kalmak için öldürmek zorunda kalmaktan korkuyorum. Anla beni.

-Seni anlıyorum ulu ece. Ancak zalime gösterilen merhamet aptallıktır.

-Babam gibi konuştun.

-Baban başarılı bir komutandı Umay. Hazırlan. Geceyi ormanda tek başına geçireceksin.

Umay Ebedenin hediyesi kar beyazı atının üzerinde kuşandığı kılıç, bıçaklar, yayı ile savaşa gider gibi hazırlanmış, yola koyulmuştu. Akşam olmasına saatler vardı. Yanına yemek almamıştı çünkü Ebede Umayın kendi avını yemesi gerektiğini söylemişti.
 
Aslında genç kız nicedir ormanda gezinmek istiyordu. Doğa onu büyülüyordu. Ancak kötü niyetli biriyle karşılaşma düşüncesi onu tedirgin ediyordu. Ormanda savaştan kaçan askerler, Alazın hükümdarlığını tanımayan asiler, eşkiyalar veya Barak Kabilesinden insanlarla karşılaşabilirdi. Aşina kabilesine de güvenemiyordu. Onu düşman sanıp öldürme ihtimalleri muhakkak vardı.
 
Gezintinin tadını çıkarmaya çalıştı. Yemyeşil ormanı dörtnala arşınladı. Büyük bir nehir buldu. Yüzmeye karar verdi. Kendini nehrin serin sularına bıraktı. Biraz yıkandıktan sonra kendini daha temiz ve dinç hissediyordu. Ancak açlık kendini iyiden iyiye göstermişti. En son sabah kahvaltı niyetine bir parça et yemiş, biraz da süt içmişti.
 
Kendini at sırtında tekrar yolda bulmuştu. Haftalardır onunla birlikte olan atına bir isim bulması gerektiğini düşündü. Ay kadar parlak olan ata Akay adını vermeye karar verdi.
 
Akay ile ilerler iken karşısına birkaç küçük tavşan çıkmıştı. Ancak karnını doyurmayacak bir parça et için bu sevimli hayvanlara kıyamadı genç kız. Belki bir parça meyve bulurum umudu ile çevresindeki ağaçlara baktı. Ancak hiç meyve ağacı göremedi.
 
Kulaklarına dolan haykırış sesi ile algılarını sonuna kadar açtı Umay. Yakınlardan bir yerden boğuşma sesleri geliyordu. Atından yavaşça indi ve kavgaya doğru kendini gizleyerek yaklaştı. Yabani kılıklı bir grup adam genç bir adam ve 5-6 yaşlarında bir erkek çocuğunu sıkıştırmış, genç adamı etkisiz hale getirmeye çalışıyorlardı.
 
-Alaz Hanın size iyi bakmıyor anlaşılan. Alpinin kesesinde 5 gümüşlükten başka bir şey yok.
Genç adam çocuğu arkasına çekmiş, muhtemelen bu adamları nasıl alt edebileceğinin hesabını yapıyordu.
-Uzatmayın. Alın keseyi gidin. Peşinize düşmeyeceğim.
-Sen kendini akıllı mı sanırsın? Hanınızın başlattığı savaş yüzünden yurdumuzu terk ettik. Beş kuruşsuz kaldık. Her kuruşunu almadan bırakmayız.
-Başka param yok.
-Kılıcın güzele benzer.
-Kılıcım baba yadigarıdır. Veremem.
-Biz alırız. Kılıcını ve atını ver. Çocuğu alacağız.
-Çocuğu bırakın, gitsin. Mesele ne ise aramızda halledelim.
-Yeter bu kadar. Saldırın.
 
Umay bu duruma daha fazla sessiz kalamazdı. Genç adam eşkiyalar ila başa çıkmaya çalışırken adamlardan birinin çocuğa yöneldiğini gören Umay, yayını gererek adamı omzundan vurdu. Düşündüğünün aksine hiç pişmanlık hissetmedi. Zira küçücük çocuğa zarar vermek isteyen bu yabaniler ölmeyi hak ediyordu. Genç kız ilk defa Ebedenin ve babasının ne demek istediğini tam anlamıyla anladı. Bu insanlara adalet getirmek zorundaydı. Kim bilir geçen yıllarda kaç öocuk ailesinden koparılmış, kaç mazlumun canı yanmıştı. Artık tereddüte yer yoktu.
 
Çocuğu korumak için öne atılan Umay, genç adama destek olarak eşkıyalarla kılıç dövüşüne başladı. Gerekli motivasyonu olduğunda ve damarlarında gezinen adrenalin ile antremanlardan çok daha başarılı idi. Dokuz adet eşkiyayı yere seren Umay ve genç adam, olay mahalinden uzaklaşmaya başladı. Umay sarışın uzun saçları olan bu yapılı adamı incelerken onun nereden tanıdık geldiğini anlamaya çalıştı. Rüyalarını düşündü. Ancak orada görmüş olabilirdi ancak rüyalarında da görmemişti.
 
-Teşekkür ederim. Yeğenimin hayatını kurtardın.

UMAYWhere stories live. Discover now