Bölüm 7

545 39 2
                                    


Sabah üzerime alp kıyafetlerini giyip Gökçe ile birlikte yola çıktık. Kale çok da uzak değildi. Alaz az önce kaleden ayrılmıştı. Gökçe'nin konumu sayesinde kaleye sorunsuz girdik. Alaz olmasaydı evim olacak, ailemle beraber yaşayacağım kale ister istemez gözlerimin dolmasını sağlamıştı.

Girişten sağa döndük ve biraz ilerleyince zindanlara inen merdivenleri gördük.

-Buradan sonrası sende. Ben burada bekleyeceğim. Aksi bir durumda kaç ve burada buluşalım. Bartu ve Kutay avluda hazır bekliyorlar. İfşa olursan Bartu'yla kaçacaksınız.

-Merak etme Gökçe. Başaracağım.

Merdivenlerden indim ve Açina ile bağlantı kurmaya çalıştım. Dünkü kadar zorlanmamıştım.

-Beni duyabiliyor musun Açina?

-Duyuyor ve hissediyorum Ecem. Buradasınız.

-Seni buradan çıkaracağız. Bana bilgi ver. Kaç asker var burada. Sen neredesin?

-Zindanların sonundayım. Yirmi beş asker var burada.

-Dikkatlerini dağıtmanı istiyorum.

Cümlemin bitmesiyle zindanda uluma ve hırlama sesleri duyulmaya başladı. Askerler Açina'ya yönelmeye başlamıştı.

-Lanet olsun bu kurt ne yapıyor böyle?

-Biri şunun kapısını açsın baksın ne oluyor?

-Cesaretin varsa sen açarsın. Henüz aklımı yitirmedim.

-Ben bakarım. İndirin şu mızrakları. İyeler kutsaldır. Zarar veremezsiniz.

-Ne yapıyorsan yap şunu sustur Alpay.

Dikkati dağılmış askerlerin arasında fark edilmeden zindana yaklaşıp karanlıkta pusuya yatmıştım. Alp kıyafetinden olsa gerek beni kendilerinden sanmışlar, sorgulamamışlardı. Zaten dikkatleri hayli dağılmış, iyenin hareketleri onları fazlasıyla korkutmuştu.

İsminin Alpay olduğunu öğrendiğim alp iyeme sakince yaklaşmış sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kapıdan geçerek içeri girmemle Açina'nın bakışları beni buldu. Kurdu neyin sakinleştirdiğini anlamaya çalışan alp kafasını çevirmesiyle beni gördü.

-Sen de kimsin? Daha önce buralarda görmedim seni.

Atik davranıp sırtını duvara yaslayarak elimle ağzını kapattım.

-Beni dinle Alpay. Sana zarar vermek istemiyorum. Açina'yı alıp gideceğim. Sessiz kalırsan zarar görmezsin.

-Açina'yı öylece götürmene izin vermem. Sana nasıl güveneceğim.

Açina'dan gelen hırıltıyla yönünü ona döndü ve kendisine saldırmaya hazır iyeyi gördü. Gözlerinden önce kafa karışıklığı, sonra şaşkınlık ve en son heyecanı okundu.

-Aman tanrım, siz! Siz Umay Hatun'sunuz. Söylenenler doğruymuş.

-Ellerimi çekeceğim. Sessiz ol.

-Elbette Ulu Ecem.

Ellerinde bulunan anahtarla iyemin zincirlerini çözmeye başladı.

-Bilseniz ne zamandır sizi bekliyoruz. Halkınız arkanızda Ecem. Emrinizdeyim.

-Zamanı gelince halkın desteğine ihtiyacım olacak. Sana güvenebilir miyim Alpay.

İçgüdülerim beni yanıltmazdı. Ve ben bu alpe güvenebileceğimi hissediyordum.

-Sizin için canımı vermeye hazırım.

-Halk arasında döndüğümü yayacaksın. Halkım savaşa hazır olacak.

-Emredersiniz.

Yönümü iyeme çevirdim. Etrafımda dönüyor, bacaklarıma sürtünüp ellerimi yalıyordu.

-Rüzgardan hızlı olmanı istiyorum Açina. Koş ve yakalanma. Ormanda buluşalım.

Koşmaya başlayan kurtla avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.

-Kurt kaçıyor. Yakalayın çabuk.

Tüm askerler kurdun peşine düşmüştü ancak Açina'nın çoktan kaleden çıktığını hissetmiştim. O karışıklıkta zindanlardan çıkmam zor olmadı. Gökçe telaşla karşıma çıktı.

-Başarmışsın. Hemen buradan çıkmalıyız. Alaz han erken dönüyor.

Hızlı adımlarla kaleden çıktık. Ancak geç kalmıştık. Ailemi katleden adam işte karşımdaydı. Bir an bakışları bana dönünce göz göze geldik. Donup kaldığını hissettim. Şaşkınlığından faydalanıp bulduğum ilk atın sırtına atlayıp dörtnala sürmeye başladım. Peşimden beni yakalamalarını söylediğini duymuştum. Ancak çoktan aradaki mesafeyi açmıştım. Atımı ormana doğru sürdüm. Karşıdan gelen Açina ile hızımı azalttım. Atımdan inerek yıllar sonra iyeme sarıldım.

Arkadan gelen seslerle iyemden ayrıldım. Bartu son derece gergin görünüyordu.

-Ortalık karıştı Umay. Senin varlığını artık herkes biliyor. Alaz Han'ın askerleri peşinde. Senin safında olanlar onları durdurmaya çalışıyor.

-Tüm kabileye yayılsın. Benimle olanlarla bağımsız topraklarda buluşacağım. Savaşımız başlıyor.

-Buradan düz ilerle. Sınır devriyesi Göktuğ Açina'yı görünce sorun çıkarmayacaktır. Ordunu senin için getireceğim Ulu Ecem.

Verdiği baş selamıyla kabileye doğru at sürümeye başladı. Biz de Açina ile son sürat sınıra doğru ilerledik. Sınırda devriye gezen yedi kişilik birlik başta bizi durduracakken gördükleri Açina ile gözleri büyüdü ve bakışları bende kaldı. Yaklaşmamızla hızla diz çöküp baş eğerek geçmemize izin verdiler.

Artık bağımsız topraklardaydık. Burası Ebede kontrolündeydi. Güvendeydik. Hızımızı düşürmeden ormanın derinliklerine doğru ilerledik.

UMAYNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ