Bölüm 13

382 25 3
                                    


Yaklaşık yarım saat ormanda at sürüdük. Sonunda kayalıklardan oluşan bir alana geldik.

-Bundan sonrasına yaya devam edeceğiz, dedi.

Atlardan indik ve birer ağaca bağladık. Böyle bir yerde sürprizin ne olabileceğini düşündüm. Kayalıklarda irili ufaklı birçok mağara görünüyordu. Elimi tuttu ve beni kayalıklara yönlendirdi.

-Burası çok güzeldir. Nicedir işten fırsat bulup gelemedim. Sen de gör istedim.

Büyük bir mağaradan içeri girdiğimizde karanlıktan başka bir şey görünmüyordu. Alkan'ın yönlendirmesiyle sağa yöneldik. Mağara biraz derine iniyordu. İleride görülen ışığa yaklaştıkça merakım artıyordu. Derken nefes kesen manzarayla karşılaştım.

Geniş bir alan, ortasında küçük bir gölet vardı. Göletten dumanlar çıkıyordu. Mağaranın duvarları mor taşlarla kaplıydı. Burası gerçekten harikaydı.

-Rivayet odur ki Asena kabileyi kurmadan evvel burada yaşarmış.

-Burası çok güzel. Su sıcak galiba.

-Bizler dayanamayız. Lakin bir ejderhayla mühürlenen Asena bu sıcaktan etkilenmezmiş.

-Asena'yı giderek daha da merak ediyorum. Ejderhanın mağarasına girelim diyorduk. Ne zaman gireceğiz?

-İşleri hayli yoluna koyduk. İstersen bir ekip kuralım. Hazırlıklar tamam olunca yola çıkalım. Bir şey bulur muyuz, doğru mudur bilmem. Ama en azından içimizde kalmaz.

-İçimden bir his boşuna gitmiyoruz diyor.

-O mağaraya da ancak Asena'nın torunu ulaşabilir kanımca.

-Ekip kalabalık olmasın. Açina, Bartu ve Alpay yeterli olacaktır.

-Sen nasıl istersen. Bak sana ne göstereceğim.

Elimden tutarak beni yönlendirdi. Mağaranın derinliklerine doğru ilerledik. Beni yaklaşık iki metre boyunda bir kadın, ve arkasında devasa bir ejderha heykeli karşıladı.

-Atalarımız Asena anısına yapmışlar.

Eğer heykel gerçeği yansıtıyorsa Asena çok güzeldi.

-Çok güzelmiş.

-Gözlerini ondan almışsın. Onunkiler de yeşildi.

Duyduğum kadın sesiyle arkamı döndüm. Sarı saçları, yeşil gözleri ve kusursuz güzelliğiyle bin yıl önce yaşasa tanrıça diye taparlardı kesin. Garip olan ise zihnine erişememem idi.

-Benim zihnime erişemezsin kızım. Boşuna uğraşma.

Beni boydan boya süzdü ve ekledi.

-Güçlü bir auran var. gelecek vaat ediyorsun.

-Siz de kimsiniz?

-Ayzıt, küçüğüm.

Ne diyeceğimi bilemeyerek Alkan'a baktım. Eğilerek selam verdi.

-Sizi görmek lütuftur Han'ım, dedi.

-Nicedir gözlerim sizi. İyi iş başardın Umay.

İstemsizce sinirlendim. Madem görüyordu neden müdahale etmemişti? Annem babam yaşıyor olur, halkım bunca zulme uğramamış olurdu.

-Asena'nın yetki alanına müdahale edemezdim kızım. İnsanların kaderine müdahale etmeyiz. Benim görevim ormanları korumaktır.

-Asena kayıp. Yetki alanı kalmadı artık. En azından bana yol gösterebilirdiniz.

Gülümsedi.

-Göstermediğimi kim söyledi?

Kafam karışmıştı. Ebede dışında bana yol gösteren olmamıştı.

-Ebede'yi tanıyor musunuz?

-Kızım olur.

İşte bunu asla beklemiyordum. Düşününce Ebede yaşına göre gençti ve bazı garip varlıklarla iletişimi vardı. O da benim gibi bir melezdi ve yetenekleri vardı.

-Bunu bilmiyordum. Ebede'nin bana çok yardımı oldu. Teşekkür ederim.

Binlerce yaşında olan bu güçlü koruyucu Asena'nın başına ne geldiğini bilebilir miydi acaba?

-Asena'yı severim Umay. İyi bir dosttur. Birbirimize her vakit yardımımız dokunmuştur. Onu son gördüğümde hali perişandı. Gebeydi ve doğum için yardımımı istedi. Karnındaki güçlü bir melezdi. Hamileliği zor geçmişti. Doğumunu yaptım lakin bebeğin tahmin edemediğimiz bir gücü vardı. Annesinin ölümsüzlüğünü almıştı. Asena kan kaybından ölmek üzereyken bir büyü yaptım ve onu yüzlerce yıl sürecek bir uykuya yatırdım. Gücünü doğadan alıyordu ve bir aksilik olmazsa bu süre içinde kendini toparlayacağına inanırdım. Artık vakit geldi. Onu uyandırabiliriz.

-Onu nereye sakladın, nasıl uyandıracağız?

-İyesi onu kimsenin bulamayacağı bir yere götürdü. Mağaranın efsanesini duymuşsundur. Ben orada olduğunu düşünüyorum. Lakin yerin altından Erlik sorumludur. Oraya inemem. Burada iş sana düşüyor. Onu uyandırmak için vücudunda bir kesik açıp onu yaralamalısın. Bedeni buna tepki verip uyanacaktır.

-Erlik Han bize müdahale etmeyecek mi?

-Onu ikna etmen gerekecek.

Arkasını döndü ve çıkışa yöneldi. Birden durdu ve yüzünü bana çevirdi.

-Son bir şey daha var. İyesi yanına kimseyi yaklaştırmaz. Lakin sen onun kanındansın. Oraya yalnız gitmelisin.

Alkan hareketlendi.

-Onu oraya yalnız gönderemeyiz. Neyle karşılaşacağını bile bilmiyoruz.

-Damarlarında Asena'nın kanı akıyor delikanlı. Gücünün sınırlarını tahmin bile edemezsin, dedi ve mağaradan çıktı.

-Bir yolu olmalı. Yalnız gidemezsin Umay.

-Açina da benimle gelecek. Endişe etmeyesin Alkan. Bir bildiği olmasa Ayzıt Han beni oraya tek göndermezdi. Üstesinden geleceğim.

-Ne zaman gideceksin peki?

-İki gün sonra..


**


medya: Ayzıt


Sizce Umay başaracak mı?



UMAYWhere stories live. Discover now