BÖLÜM 9

453 27 6
                                    

Medya: Alkan

                                                                            **********


Kurul toplantısından bu yana insanlar benden uzak durmaya çalışıyor, zihinlerini benden koruduklarını sanıyorlardı. Oysa ki ne mesafeden olursa olsun akıllarından geçeni gayet net duyuyordum. Bu bir lütuf muydu ceza mıydı bilemedim. Yetersiz bir çocuk olduğumu düşünenler, yenileceğimizden emin olanlar.. Bunları duymak fazlaca moralimi bozsa da hazırlıklar son sürat devam ediyordu. Alkan akınlar düzenliyor, karşı tarafın şevkini kırıyordu. Sayıca bizden üstün olsalar da son derece tecrübeli komutanlarım vardı. Alkan da genç olmasına rağmen son derece başarılıydı.

Alkan.. Aramızda garip bir çekim vardı. Ikimiz de bunun farkındaydık. Ancak tek fark eden biz olmamıştık. Bartu bir abi edasıyla Alkan ile beni yanlız bırakmamaya çalışıyordu.

Yanıma gelen Açina ile simsiyah tüylerini okşadım. Yıllar süren esaretten sonra özgürlük ona fazlasıyla yaramıştı. Boyu daha da uzamış, iki metreyi bulmuştu. Ara ara ormana gider avlanırdı. Benim dışımda insanlara karşı son derece vahşiydi ve bu ister istemez hoşuma gidiyordu.

Hazırlıklara başlayalı aylar olmuştu ve yakında savaş başlayacaktı. Alaz da boş durmuyordu. Beni korkutan onun hükmettiği ateş ve iyesiydi. Bunları kontrol etmenin bir yolunu bulursam zafer benimdi.

-Nasıl yapacağız Açina? Bu kadar insanın sorumluluğu çok ağır. Keşke ailem yanımda olsaydı.

-Bizi aileniz olarak görebilirsiniz. Ömrüm yettiği müddetçe yanınızdayım.

Arkamdan yaklaşan Alkan'a baktım. Gözlerimin içine sanki gör beni der gibi bakıyordu. Aramızdaki hisler giderek yoğunlaşıyordu. Mavi gözlerine bakakalmışken arkamdan gelen öksürük sesiyle odağım arkamdaki Bartu'yu buldu. Kıskanç gözlerini üzerimize dikmişti.

-Alpay geldi Ulu Ecem.

-Geliyorum Bartu. Bartu'nun ayrılmasıyla Alkan'ın gözleri beni buldu. Sormak istese de cesaret edemiyordu. Belki de alacağı cevaptan korkuyordu. Bu sefer ilk adımı ben attım.

-Bartu benim abim Alkan. Beni onun babası büyüttü. Gökçe de Bartu da benim kardeşlerim.

Bu açıklamayı beklemiyordu. Niyetimi belli etmiştim ve her an kollarını bana saracakmış gibi bakıyordu.

-Savaştan sonra Alkan. Herşey çok daha farklı olacak, diyerek Alpay'ı dinlemek üzere oradan ayrıldım. Arkamdan Alkan'ın kahkahasını duymamla gülümsememi engelleyemedim.

Alpay selamını vererek anlatmaya başladı.

-Alaz han en çok ateşine ve iyesine güveniyor. Barak askerlerini de kabileye toplayarak ordusunu kurdu. Halka sokağa çıkma yasağı geldi. Kabileden ayrılmaya çalışan kim varsa sorgusuz öldürülüyor, demesiyle dişlerimi sıktım. Bu adam fazla olmaya başlamıştı. Biz erteledikçe masumlar ölüyordu. Bir an önce sonuca ulaşmalıydık. Alpay' a döndüğümde emrimi bekliyordu.

-Sana kritik bir görev vereceğim. Bunu başarman bizim için çok önemli.

Gözleri kararlılıkla parladı.

-İyesini zehirleyeceksin.

Başta tereddüt etse de iyenin öldürdüğü masum insanlarıı düşündüğünde elini kalbine vurdu.

-Emredersiniz Ulu Ecem! Diyerek kabileye doğru yola çıktı. Bu hamlemi asla tahmin edemezlerdi. İyeler kutsallarıydı ve kimse ona zarar vermeye kalkmazdı. Lakin o kutsallığı çoktan masum kanlarla kirletmişlerdi.

-Ne sormak istiyorsan sorabilirsin Bartu.

-Bazen akıl okuduğunu unutuyorum Umay. Söylesene Alkan'la aranızda birşey mi var?

-Henüz yok, dememle kaşları havaya kalktı.

-Henüz? Bu kadar erken tahmin etmiyordum. Sen bana babamın emanetisin Umay. Senin her zaman mutlu olmanı isterim. O komutan bozuntusu seni üzerse haberim olsun, deyip göz kırptı ve beni kollarının arasına aldı.

-İyi ki varsın Bartu.

-Hey! Kıskanıyorum, diyen Gökçe kollarını ikimize sardı.

-Bu kadar duygusallık yeter. Hadi herkes işinin başına.

Bartu'nun direktifiyle ayrılıp kılıç talimi yapanları izlemek üzere ayrıldım. Duyduğum boğuşma sesleriyle adımlarımı hızlandırdım.

-Neler oluyor burada?

-Bilmiyoruz Ulu Ecem. Aniden kavgaya tutuştular.

Kavga edenlerin Kayra ve Gökşin olduğunu anlamamla neden kimsenin müdahele etmediğini anladım. Kimse komutanlarına bu kadar sinirliyken yaklaşmaya cesaret edemiyordu.

-Derhal ayrılın!

Duymalarına rağmen boğuşmaya devam etmeleri sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Hem kendilerini hem beni askerlerin önünde rezil ediyorlardı. Gözlerimin öfkeden karardığını hissettim ve son gücümle bağırdım.

-DERHAL HAREKET ETMEYİ KESİN!

O an asla inanamayacağım bir şey oldu. Tüm karargah hareket etmeyi kesti. Asla kımıldayamıyorlardı ve ben şokla onlara bakıyordum. Içimde dolanan bu güç de neyin nesiydi? Her birinin duygularını, düşüncelerini hissediyor ve sanki hareketlerini kontrol ediyordum. Sakince içimdeki güce odaklandım ve ikinci emrimi verdim.

-Hareket edin!

Bunu söylememle askerlerin bedenleri çözülürken herkes büyük bir şokla bana bakıyordu. Artık savaşta elimizde büyük bir koz vardı ve bu savaşın seyrini değiştirecekti..

UMAYWhere stories live. Discover now