5

7.4K 448 117
                                    

onur ceketini alıp çıktığında öylece gidişini izledim.

fakat sonra, o halde tek başına gidecek olmasının verdiği ağırlıkla, üzerime ceketimi almayı dahi unutarak anahtarımı aldığım gibi çıktım evden.
sağa sola bakınırken yolun sonundaki karartı halinde ilerleyen bedeni görünce oraya doğru koştum.

bir şey düşünmeden, ne olacağını ne diyeceğimi bilemeden sadece onur'a doğru koştum.

nihayet yetiştiğimde kolundan tutup durdurdum.
"onur"

gözleri gözlerime değdiğinde dahi boş bakışları geçmedi.
ellerimi yanaklarına koyduğumdaysa irkildi.

"s-soğuk" dedi kekeleyerek.
neyin soğuk olduğunu düşünmedim.

"onur" dedim tekrar.

güçlükle kaldırdığı elleriyle ellerimi yüzünden ayırdı.
"gitmem lazım"

burnumu çektim istemsizce. ağlamıyordum fakat sanırım hava soğuktu, anlamadım.
"neden" dedim...
"neden gitmen lazım"

saçlarını geriye atıp başını sağa çevirdi. bakışlarını benden çektiği anda içim titredi. bakışlarında ısınacak kadar, ne ara içime işlediğini düşündüm o saniyelerde.
cevabı bulamadım.

"alper" dedi en tatlı ninniden bile daha yumuşak sesiyle.
"ben yapamam. ciddi biri olmadığımı söyledim sana. böyle bir hayat yapamam. yaşayamam. bırak gideyim. söz veriyorum bir daha çıkmayacağım karşına."

burnumu çektim tekrar. tatlı sesinden duyduğum acı kelimelere sebep, pera'nın daima bana yaptığı gibi ceketinin ucunu tutup hiç bırakmayasım vardı.
yine de bunu yapmayıp, "gitmek mi istiyorsun" dedim emin olmak istercesine.

başını sallayıp "evet" dediğinde geriye doğru bir adım attım.
ikinci bir geri adım için hareketlenmiştim ki onur bana doğru attığı adımlarla dibime girip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. yalnızca dört saniye.
beşinci saniyeye girmeden ayrıldı,
"veda öpücüğü"

arkasını dönüp yürümeye başladı.
yüzümde hissettiğim soğuklukla başımı kaldırdım o saniye.
kar yağmaya başlamıştı.

sağ elimi yukarı doğru açıp tuttum öylece. soğuktan kızarmış parmaklarımın üzerine birkaç kar tanesi konduğunda tekrar onur'un gittiği yöne baktım.
tamamen kaybolduğunu anlayınca omuzlarımı düşürüp eve yürüdüm.

ancak eve girdiğimde anladım bedenimin üşüdüğünü, önemsemedim.
önce kış bahçesindeki kadehleri, onur'un ağzından içtiği şarap şişesini kaldırdım. şömineyi söndürüp banyoya ilerledim. üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp direkt makineye attım ve duşa girdim.
sıcak su başımdan aşağı doğru akarken duşakabinin fayansına uzattığım koluma başımı yaslayıp öylece hareketsiz durdum.
onlarca dakikanın sonunda saçlarımı yıkayıp duştan çıktım. kenardaki siyah havluyu belime sarıp giyinme odasına geçerek üzerimi giyindim.
ne olduğuna bakmaksızın...
kendimi yatağıma atıp sırt üstü uzandığımda sol kolumla gözlerimi kapattım.

ben ne zaman gerçek bir sevgiyle kuşatılacaktım?

okuduğum üniversiteye öğrenci değişim programıyla gelen fred'le tanıştığımda henüz yirmi yaşındaydım. benden iki yaş büyük olmasına rağmen, bir çocuk gibi ilgi ve sevgiye aç kişiliği ile, devamlı eğlenceli yanıyla beni kendine çekmesi çok zor olmamıştı.
tam üç yıl...
en sonunda ailemle tanıştırmak ve eğer kabul etmezlerse fred'le birlikte amerika'da yaşamak ile ilgili hayallerimi anlattığımda anında geri çekilip "alper ben ciddi değilim" demişti.
üç yıl süren ilişkide ciddi olmadığını söyleyip, beni doğum günümden altı gün önce, bir eylülde terk etmişti.

kız babası (bxb)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora