7

7.5K 421 92
                                    

onur'un kafesinden çıktıktan sonra doğruca kucağımdaki kızımla evime geçtim. ve pera'yı yatağına yatırdıktan bir dakika sonra telefonum çaldı.
ilkay arıyordu.

kış bahçesine geçerek telefonu yanıtladım, buraya geçmiştim çünkü ilkay'a sesimi yükseltebilir onunla tartışabilirdim. ve bunu pera'nın duymasını hiç istemiyordum.

"efendim ilkay"

ilkay titreyen sesiyle, "alper" diyince oturduğum yerde dik bir konuma geçtim.
"alper babam"

burun çekme sesi geldi ve sonra tekrar konuştu.
"alper yemin ederim pera'nın elini sıkıca tutuyordum, aramadığım yer kalmadı. babam hastanede. alper. alper ben ne yapacağım pera'yı bulamıyorum"

sol elimle yüzümü sıvazladım sertçe.
"ilkay pera evde, uyuyor. murat amca nasıl? sen nerdesin? geleyim hemen yanına"

birkaç saniye süren sessizliğin ardından, "ben spor salonunun önündeyim ama pera'yı ne yapacaksın? tek bırakamayız. ben başımın çaresine bakarım"

murat amca ve ailesinin, bana ve pera'ya yaptığı sayısız iyilikten sonra, öyle bir kenarda oturup bekleyemezdim.

"ben halledeceğim, sen salona geç, beni orada bekle. hava soğuk kardeşim ben hemen geliyorum"

telefonu kapattıktan sonra önce annemi aramayı düşündüm, fakat hiçbir anımda yanımda olmayan birinden böyle bir şey rica edemezdim. uyuyan kızımı arabada hastaneye sürüklemeyi de göze almak istemiyordum, murat amcanın durumunu bilmiyordum ve kötü bir şey olursa ne hale gelirdim, pera'yla bunu nasıl konuşurdum, düşünmek bile istemiyordum.

telefon rehberinde gezinirken onur'un isminde durup derin bir nefes alarak aradım. ne olacaksa olsun diyerek başlattığım çağrı, ikinci çalışta cevap buldu.
"efendim"

sesi içime ılık ılık akarken, düşünmemeye çalışıp direkt konuya girdim.
"onur, özür dilerim rahatsız ediyorum. fakat bir sorun var ve kabul edersen yardımın gerekiyor"

boğazını temizleyip "seni dinliyorum" dediğinde saçlarımı karıştırıp derince bir nefes aldım.
"murat amca fenalaşmış, ne olduğunu tam bilmiyorum. ilkay kötü bir durumda ve pera'yı bırakacağım hiç kimse yok. eğer se-"

direkt sözümü kesti,
"ben anlamam çocuk bakmaktan, ama eğer izin verirsen ablam olgu'yla gelebiliriz oraya. olgu çocuklara piyano eğitimi falan veriyor iletişimi daha iyi."

üstümden yük kalkmış gibi bir hisle önünde bulunduğum kanepeye tabiri caizse yığıldım.
"olur, bekliyorum o halde sizi. ama biraz acele etme şansınız var mı"

bir kapı sesi duydum, ardından kilit.
"evden çıktık, beş en kötü on dakikaya orada oluruz"

telefonu kapattıktan sonra elimi yüzümü yıkayıp pera'nın alerjisi olan besinlerin listesini dolabın üzerine astım. ve pera'nın eğer uyanırsa yemeği tercih edeceği meyvelerden bir salata yapıp cam kaba koydum ve vakumlu kapağını sıkıca kapattım.
çorbasının da olduğunu görünce buzdolabını kapatmıştım ki telefonum çaldı.
onur'un aradığını görünce dış kapıyı açıp kapıda beklemeye başladım ve onur'la ablası olgu merdivenlerden indiğinde kenara çekilerek onlar için yer açtım.

"sizi böyle bir mecburiyette bıraktığım için çok özür dilerim."

olgu elini uzatıp "ben olgu, hiç dert etme ben pera ile ilgilenirim. herhangi bir sağlık sorunu ya da alerjisi var mı? saat daha yedi olmadı, muhtemelen bir süre sonra uyanır, o zaman ne yer genelde?" diye sorularını sıraladığında tatmin olmuş bir şekilde mutfağı işaret ettim. olgu ile ben önden, onur arkamızdan mutfağa geçtiğimizde, olgu'ya dolabın üstündeki alerji listesini gösterdim.

kız babası (bxb)Where stories live. Discover now