18

2.6K 106 14
                                    

bölüme başlamadan önce ufak bir not düşmek istiyorum,
bu hikayeyi yazarken yayınlamış olduğum versiyon beni tatmin etse de çok fazla olumsuz dönüş alınca minnoş okuyucularımı kırmamak için alternatif bir bölüm oluşturmaya karar verdim. bu bölüm, alper ile onur'un gece kulübüne gittiği kısma kadar aynı olmakla birlikte devamında değişmektedir.
vakit ayırdığınız için teşekkür ederim ❤️

__________\\\\\

her şey güzel gidiyordu, fred dışında.
olur olmadık her yerde karşıma çıkıyor olsa da görmezden gelip yanından geçivermek her daim en kolayıydı. ve içimi en çok rahatlatan durumsa pera'nın, onur'un yanında oluşuydu. çünkü o günden sonra onur'un kafesine bir daha adım atmamıştı fred ve bu sebeple pera da bir daha onunla karşılaşmamıştı.

salondaki müşteriler oldukça azaldığında dağılan aletleri toparlayıp kullanılmayanları dezenfekte ederken duyduğum kapı sesiyle arkama döndüm. gerçekten iti an, çomağı hazırla sözü fred için söylenmiş olmalıydı.

"selam" diyerek gülümsediğinde hiç görmemiş gibi yapıp arkamı döndüm, ilkay onunla ilgilenirdi.
nitekim düşündüğüm gibi de oldu. ilkay fred'i fark ettiği anda yanına ilerleyip ona bir şeyler söyleyerek gitmesine sebep oldu. ardından yanıma gelip elini omzuma attı.
"dostum cidden belaçeker gibisin. alaçatı'da o sakız kadın şimdi fred piçi. gerçekten sana ve onur'a sabırlar diliyorum"

söylediği şeye yarım bir gülüş sundum.
"biliyorsun mükemmel bir cazibeye sahibim"

yüzünü ekşitip elinin tersiyle karnıma vurarak "siktiğimin cazibesi" diyip uzaklaştığında kahkaha atmadan duramadım. ilkay bazen fazla komik olabiliyordu.

salondaki işim bittiğinde ilkay kapatacağını söyleyince duş alıp hazırlanarak çıktım ve bir alt sokaktaki kafeye yürüdüm. kafeye girdiğimde pera ortalardaki bir masada orta yaşlı bir kadınla konuşuyordu. yanına doğru ilerlerken pera beni farkedip "babacıım~" diye bağırarak koşturmaya başlayınca konuştuğu kadın da bana döndü.
bir gün ne kadar aksi olabilirse o kadar aksi gidiyordu.

annemin burada ne işi vardı?

kısa, fönlü saçlarının bir tutamını kulağının arkasına kıstırıp dolu gözleriyle bana baktığında kucağıma aldığım kızımı öpüp bahçeye doğru ilerledim. pera ile bahçede oturup yine her zamanki gibi gün değerlendirmesi yaparken saçlarını özenle yukarıdan topuz yaptım. sırtı bu kez terli değildi. bunu kontrol ettiğimi fark ettiğinde hemen kıkırdadı kızım.
"onurcum üzerimi değiştirdi babacım bugün yanlışlıkla üzerime limonata döktüm."

boynundan öperek güldüm, "ben de bu ekşi limon kokusu nereden geliyor diyordum"

güzel kızım anında çattığı kaşlarıyla geri çekildi. "onurcumun kullandığı limonlar ekşi değil bir kere! babacım lütfen yalancıktan konuşma."

minik bedenini sarıp havaya kaldırdım ve etrafımda bir tur döndüm. pera'nın kahkahası bahçede yankılanırken leo da kuyruğunu sallayarak bizim bu neşeli hallerimize ortak oldu.

"canım"
onur'un sesiyle dönmeyi bırakıp gülümsedim.

yanımıza gelip pera'nın yanaklarını okşarken gözlerimin içine baktı.
"müşteriler gitti, sen de içeri geçer misin misafirin var"

bahsettiği misafirin kim olduğunu elbette biliyordum ama inatla gitmeyişine şaşırdığımı inkar edemezdim.

onur pera ile birlikte leo'ya attıkları frizbiyle oynarken ben içeri girdim. annem, önündeki kahve fincanının etrafında, yıllardır vazgeçmediği french ojeli kısa tırnaklarını gezdirirken karşısındaki sandalyeye oturdum yayvanca.

kız babası (bxb)Where stories live. Discover now