𝟬𝟴 ❦ traces of sabotage in the heart

95 17 43
                                    








8. BÖLÜM KALPTEKİ SABOTAJ İZLERİ


pink sweat$, 6lack ♫ midnight river.

jake daniels ♫ the show.




Çehremde hissettiğim esinti, kendimi bir sahil kenarında hayal etmeme neden olurken kıvrılan dudaklarım eşliğinde gözlerimi araladım. Zihnimde daima hatırlanmak üzere iz bırakan silüete rağmen üzerimdeki tarifi olmayan ağırlık kuş olup uçmuş, uykumu mucizevi bir şekilde alabilmiştim.

Uyanmama sebep olan esintinin, aslında Jimin'in yüzüme üflediği nefesinden kaynaklandığını idrak edebildiğimde ellerimden birini göz pınarlarıma çıkararak güzel bir uyku çektiğimin en büyük kanıtı olan çapakları ortadan kaldırdım. İnsanlık hali olduğunun bilincinde olmama rağmen midesini kaldırmaya hiçbir şekilde hakkım olmadığını düşünüyor, elimden geldiğince özenli davranmaya çalışıyordum.

Bir müddet irislerine hiçbir şey söylemeden bakakaldığımda gözlerimi kapattığım andaki pozisyonumuzun şu ankiyle alakasının olmadığının farkına vardım. Uyumadan önce sırtımın Jimin'e dönük olduğundan emindim, fakat şimdi yüz yüze bakıyorduk. Varlığından henüz yeni haberdar olduğum adamın eli belime sarılıydı, bu da aramızdaki mesafeyi eksilere indiriyordu.

Boğazımı hafifçe temizleyip gözlerimi gözlerinden kaçırdığımda sessizliğimi bozdum. Uyandığımda onu yanımda görmeyi hiçbir şekilde beklemediğimden aptala bağlamıştım.

"Şu durumda kimin, kimden faydalanmaya çalıştığı ortada sanki. Elini belimden çekecek misin, yoksa mahkemede görüşelim mi?"

Bu tarz küçük temaslar için elbette birini mahkemeye verecek halim yoktu. Fakat Jimin'i kendi silahıyla vurmak istediğimden dilinden dökülen kelimelerin her birini ona iade etmekte herhangi bir sakınca görmemiştim. Böylelikle her ne kadar hafızam birçok anımı silmiş olsa da ağzından çıkanlara şaka da olsa dikkat etmesi gerektiğinin altını çizmiş oldum.

"Sana meraklıymışım gibi konuştun. Yalnız başına uyuyamayacağını bahane ederek yanında yatmamı isteyen de dedemdi zaten." Kendini açıklama çabalarına girmesi, her ne kadar ciddi olmamı zorlaştırsa da gözlerimi yumup kafamı salladım. Dilinden dökülenleri külahıma anlatması gerektiğini beden diliyle yeterince iyi anlatabilmiş olmalıydım ki boşta kalan elinin işaret parmağını alnıma bastırdı.

"Beynim çoğu anımı silmiş olmasına rağmen peşimde takıntılı bir manyak varken ikinci bir boğulma vakasıyla karşı karşıya kalmak istemediğim için seninle birlikte uyumak istediğimi gayet net bir şekilde hatırlıyorum. Gerçeklerden konuşmak varken bahanelerin arkasına sığınacak o kişi ben değilim."

İşaret parmağımı, onu taklit ederek alnına bastırmış; böylelikle kendimizi anlamsız bir çekişmenin içinde bulmuştuk. Dışarıdan bakan birisi yaşımızın oldukça altında davranışlar sergilediğimizi düşünebilirdi. Hoş, insanların düşüncelerini pek umursar gibi bir halimiz de yoktu.

"Cehennemin dibini boylama yolunda beni de beraberinde feda etme çabaların gözlerimi yaşarttı doğrusu. Bu kadar sıkıcı olduğumu bilmiyordum." Alnına yerleştirdiğim işaret parmağımdan kendisini, kafasını geriye doğru atarak kurtardığında dudaklarını araladı ve parmağımı ısırmaya yeltendi.

"Taklitler aslını yüceltir, derler. Koluma çizdiğin yıldızların ardından senden daha yaratıcı bir hamle beklemiştim." diye eklediğinde gözlerimi devirmeden edemedim. Dilimden dökülenlerden etkilendiği bariz bir şekilde ortadaydı fakat o an teşekkür etmek yerine sinirlerimi tepeme çıkarmayı tercih etmişti.

wind of change ❦ jiroséWhere stories live. Discover now