𝟭𝟰 ❦ silver bracelet in the photo

66 10 26
                                    










14. BÖLÜM FOTOĞRAFTAKİ GÜMÜŞ BİLEKLİK


ruelle ♫ secrets and lies.






Kapının önündeki anlamsız bakışmalar, neredeyse sonsuz bir döngü halini almak üzereyken Jennie sessizliğine noktayı koyarak bu saçmalığa bir son verdi. "Senin ne işin var burada? Davet edilmediğin yerlere gelmek yeni hobilerinin arasında sanırım?" Sesinin tonundan ve mimiklerinden beni burada görmekten hiçbir şekilde memnun olmadığı anlaşılıyordu. Takındığı tavır sürpriz de olmamıştı.

Dudaklarımı ona cevap vermek için araladığım sırada Jennie'nin arkasındaki yerini edinen Jungkook, benden önce davranmış, farkında olmasa bile sahip olduğum enerjiyi idareli olarak kullanmam gerektiği konusunda beni uyarmıştı. "Ben davet ettim, sevgili üvey kardeşim."

Dudaklarını Jennie'nin yanağına doğru usulca bastırdı, ardından ekledi. "Verdiğin tepkiye bakılırsa eğer kendilerini aramıza davet ederek ne kadar doğru bir karar aldığımı bana kanıtlamış bulundun."

Jennie, Jungkook'un öptüğü yanağını elinin tersiyle arka arkaya sildi. Bunu yaparken yüzünü buruşturması, kendisinden hiçbir şekilde hazzetmediğini doğrulamaya tek başına yeterken sahip olduğu tüm gücü onu omzundan ittirmek için kullandı. Ardından işaret parmağını Jungkook'a doğru sallayarak sıklıkla olduğu gibi tehditlerini esirgemedi.

"En ufak bir tatsızlık çıkarsa eğer seni de onlarla birlikte kapının önüne koyarım, uyarmadı deme." Jungkook'un yüzündeki gülümsenin yerini, insanın içini ürpertmeye yetecek bir ciddiyet aldığında kendisine doğru sallanan işaret parmağını avucunun içinde sıkıştırdı ve geri adım atmamakta kararlı olduğunu belli etti.

"Sen annen ile buraya yerleşmeden önce burası benim ve babamın eviydi. Dağdan gelip de bağdakini kovamazsın. Senin altı boş tehditlerin bana sökmez, üvey kardeşim." Her ne kadar dişlerini sıkarak ses tonunu mümkün olduğunca kontrol etmeye çalışsa da başarılı olamamıştı, zira dilinden akan zehrin her bir harfini duymuştum.

Jennie, işaret parmağını Jungkook'un avucunun arasından bir hışımla kurtardı. Ona laf yetiştiremeyeceğini anlayınca hıncını omzunu sertçe omzuna çarparak çıkardı. Ardından arkasına dahi bakmadan içerideki kalabalığın arasına karışmakta gecikmedi.

Jungkook ise birkaç saniye öncesinde aralarında tartışma yaşanmamış gibi dudaklarına samimi bir gülümseme yerleştirmiş, Jennie'nin aksine bizi tatlı bir misafirperverlikle karşılamıştı. "Siz onun kusuruna bakmayın. İçeri geçin ve gülmekten çeneniz ağrıyana kadar eğlenin."

Cümlelerini sonlandırdıktan sonra kapının kenarından hafifçe geriye doğru çekilerek geçmemiz adına yeterli bir alan tanıdı. Taehyung, mesajı çoktan almış olmalıydı ki sandalyemden ittirerek beni içeriye doğru yönlendirdi. Tam o sırada Jungkook ile göz göze gelmiş, ona teşekkür yerine geçebilecek bir tebessüm sunduktan sonra dudaklarımın arasından dökülen kelimeler sayesinde ses tonumu duymasına müsaade etmiştim.

"Onun kusuruna bakmayışım ilk değil ne de olsa. Yüksek ihtimal son da olmayacak. Başkalarının eylemleri yüzünden utanmana gerek yok."

Arkamızdan gelen Jisoo, sol tarafımdaki yerini edindiğinde birlikte içerideki kalabalığa doğru ilerlemiş, yanından geçtiğimiz her davetlinin kafasını 180 derece döndürüp bana küçümsercesine bakması sürpriz olmamıştı. Her ne kadar bu sergileyeceğim şovun bir parçası olsa da sanki hayatlarında ilk defa engeli olan birini görüyorlarmış gibi tepki vermeleri, hiçbir şekilde hoşuma gitmemişti.

wind of change ❦ jiroséWhere stories live. Discover now