𝟭𝟬 ❦ reason is superior to intelligence

98 19 42
                                    








10. BÖLÜM AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR

adele ♫ rolling in the deep.

fifth harmony ♫ that's my girl.



"Sen gerçekten aklını peynir ekmekle yemişsin, Chaeyoung. Ayaklarının üzerine tekrardan basabildiğinde boyundan büyük işlere kalkışacağını zaten tahmin etmiştim ancak sen, şimdiden çıtayı arşa çıkardın."

Saatlerdir Yonsei Üniversitesi'nde olup bitenleri Jisoo'ya anlatıyordum. Henüz tam anlamıyla bir şey yapmaya başlamamış olmama rağmen şoktan nihayet çıkabilmiş, geç de olsa sessizliğini noktalayarak dilini yutmadığını böylelikle kanıtlamıştı.

Hayatım boyunca sürekli bir şeylerden soyutlanmak zorunda kalmıştım. Kendi kabuğumdan dışarı çıkabilmem benim için hiçbir zaman kolay olmamıştı. Halbuki yakın gördüğün bir arkadaşın ile başından geçenler üzerine uzunca konuşup kritik yapmak dünya üzerindeki en sıradan olaylardan biri olabilirdi. Yine de bütün sıradanlıklara rağmen sonunda böyle bir anı deneyimleyebildiğim için neredeyse havalara uçacaktım.

Jisoo ile tanıştığım anın görüntüsü, bir müddet gözlerimin önünden film şeridi gibi akıp geçti. Başlarda işini epey zorlaştırsam da şimdi hayatıma dair çoğu şeyi sormasına fırsat dahi vermeden kendim anlatıyordum. Daha öncesinde biri bana terapistimle hastane sınırları dışında görüşeceğimi söyleseydi eğer ona yalnızca gülüp geçerdim, ciddiye dahi almazdım. Son zamanlarda buna benzer birçok olay yaşadığımdan hayatın sürprizlerle dolu olduğunu bizzat kanıtladığıma inanıyordum.

"Aklımdan geçenlerin yanında, attığım ilk adım fazlasıyla masum kalıyor." diyerek düşüncelerimin zihnimi tamamen ele geçirmesine engel oldum. Olaylara başından beri hakim olan Taehyung, odamın kapısını dirseğiyle itekleyip elindeki tepsiyle birlikte içeri girdiğinde irislerim kısa bir anlığına onunla buluştu. Tepsiyi büyük bir özenle yatağın üzerine koydu, ardından kendisi de ayak ucuna uzandı.

Odanın içine anında yayılan kahvelerin kokusu, beni sakinleştirmeye yetmişti. Midemi önüme konan sıcak sıvıyla doldurduğumda ise kuş kadar hafifleyeceğimi tahmin etmem zor olmamıştı. Uzandığım yataktan doğrulup bağdaş kurduğumda benim için ayrılan kupayı ellerimin arasında sıkıştırdım. Bir yudum aldıktan sonra ise ekledim.

"İhtiyacım olan tek şeyi dile getirmeme fırsat dahi vermeden aklımı okuman, bana karşı olan takıntının kaçıncı boyutu? Başıma bela olacaksın diye korkuyorum, Taehyung. Hazır terapistim de buradayken aramızdaki ilişkiyi artık zirvede bırakalım."

Jisoo'nun dudaklarının arasından dökülen kıkırtı havaya karıştığında Taehyung, uzandığı yerden doğrulmaya tenezzül dahi etmeden lafı ağzıma tıkmakta gecikmedi.

"Evime konmasaydın neredeyse başına bela olduğuma inanacaktım, Chaeyoung. Bu konuyu terapistinin önünde tartışmak istediğine emin misin gerçekten? Zararlı çıkan sen olursun, utancından insan içine çıkamazsın."

Bariz bir şekilde laflarıyla beni sakız gibi çiğnese de büyük bir vurdumduymazlıkla kahvemi yudumlamaya devam ettim. "Elimde seni cayır cayır yakabilecek bir cinayet aleti tutuyorken yerinde olsaydım iftira atmaya yeltenmezdim." Kendimce başlattığım oyunu sürdürmeye devam ederken Jisoo'da benim gibi doğruldu.

"İş, cinayete kadar uzandığına göre terapistin olarak buna engel olmam gerekiyor." diye söze girdikten sonra elimdeki kupayı alıp tepsiye geri koydu. Yüzündeki gülümseme, yerini ciddi bir ifadeye bıraktığında ise ekledi. "Sabaha kadar boş boş konuşmak kulağa fazlasıyla güzel geliyor ancak hazır, üçümüz bir araya gelmişken bir sonraki adım hakkında kafa patlatalım diyorum ben."

wind of change ❦ jiroséWhere stories live. Discover now