𝟭𝟯 ❦ thorns on the path i walk

71 12 15
                                    










13. BÖLÜM YÜRÜDÜĞÜM YOLDAKİ DİKENLER


‼️ bölüme geçmeden önce rahatsız olduğum bir konu hakkında çok kısa konuşmak istiyorum. çok fazla etkileşim almamama rağmen son yazdığım bölüme hiçbir şekilde yorum gelmemesi ve oylardaki düşüş inanılmaz moralimi bozdu açıkçası. bölümün gecikme sebebi de tam olarak bu yüzden. normalde etkileşim artana kadar bölüm yayımlamamayı düşünüyordum ancak sizlere aldığım bir kararı haber vermek adına bölümü paylaşmak istedim.

bölümü yazarken başında günlerce emek veriyorum. sınır koyarak sizleri sıkmak istemiyorum ancak ben de gösterdiğim çaba karşısında ödüllendirilmek istiyorum. gereken karşılığı alamazsam eğer yalnızca stains on the mirror adlı kurgumu bitirmeye odaklanacak, bittiğinde ise wind of change'i final bölümüne kadar yazmadan bölüm yayımlamayacağım. (böylelikle etkileşim düşüklüğü yüzünden motivasyonum da kırılmamış olacak.) takdir edersiniz ki bu da oldukça uzun bir süreye tekabül ediyor. anlayacağınız buradan sonra nasıl ilerleyeceğimiz sizlere kalmış, her birinize iyi okumalar dilerim. yorumlarda buluşabilmeyi umut ediyorum.

rag'n' bone man ♫ human.

sam tinnesz, yacht money ♫ play with fire.






Bir labirenti andıran hayatıma rağmen çoktan kaybolmayı göze almış, dev duvarların arasında sıkışıp kalacak olsam bile geri adım atmamayı kendime tembihlemiştim. Zira aylar süren uykumdan uyandığımdan bu yana gözlerimi bir kabusa aralamış, kaybedecek hiçbir şeyimin kalmadığı gerçeği yüzüme tokat misali çarpmıştı.

Acı gerçeklerin çehremde oluşturduğu sızı, akrep ve yelkovan birbirini kovalamaya devam ettikçe hiçliğe karışması gerekirken her geçen gün şiddetle kendini belli etmeye devam ediyordu. Böylelikle sahip olduğum güç avuçlarımın arasından kaymaya her niyetlendiğinde onu sımsıkı tutmam gerektiği kulağıma küpe oluyor, zihnimde dönüp dolaşan görüntülerden bir günlüğüne uzaklaşıp vaktimi tıpkı yaşıtlarımın değerlendirdiği şekilde geçirmem hayal olarak kalıyordu.

Gencecik yaşımda boyumdan epey büyük işlerin peşine düştüğümün bilincindeydim ancak hedefime şüphelerime sıkı sıkı tutunarak ulaşabileceğime inanıyordum. Yürüdüğüm yoldaki dikenler bileklerimi parçalayacak dahi olsa dikenlerin yerini çiçeklerle donattığımdan emin olacaktım.

Üstelik bu sefer yalnız değildim. Bu uğurda bana eşlik eden iki kişinin daha olduğu gerçeği, karamsarlığın tuzağına her yakalandığımda beni düştüğüm dipsiz kuyudan çıkarmaya yeten asıl etkendi. İnsanın arada sırtını yaslayabileceği bir duvarı olması ne de güzeldi...

Uzandığım şezlong ve üzerimdeki siyah bikini, bana yaz mevsimini özlediğimi iliklerime kadar hissettirirken kapalı yüzme havuzlarının varlığına kısa bir an için şükrettim. İçinde yalnızca benim bulunduğum yüzme havuzunda saatlerdir boş boş uzanmak kulağa pek de mantıklı gelmese de kafamdaki tilkilerin ürettiği plana ne yapıp edip sadık kalmalıydım.

"Hadi Mina, gel artık. Köklerimi salmama ramak kaldı." Saatlerdir okuyormuş gibi yaptığım kitabın üzerinden bir kez daha havuzun girişini kontrol ettiğimde bacaklarımı sallamayı da ihmal etmedim. Stresimi kontrol altına alamadığım vakitlerde farkında olmadan etrafımdakileri rahatsız edecek derecede bacaklarımı sallar, kendi kendime konuşmaya başlardım. Bu huyumdan yakamı bir türlü kurtaramıyordum.

wind of change ❦ jiroséWhere stories live. Discover now