Beni Kıskanıyor mu?

45 4 0
                                    

Bütün buzlar onun kafasına gelip yere düştüğünde kendimden nefret ediyordum. Bunlar benim yüzümden olmuştu. Onu kızdırmayıp 'dur' dediğinde durmuş olsaydım şimdi bunlar olmayacaktı.

Aptal be aptal..!

"Kahretsin" diye mırıldandı o çocuk.

Kesin bana demişti. Haklıydı da!

"Ben mi?" Dedim güçsüz bir sesle.

"Tabii ki sen değil!" Dedi doğrulurken.

Nasıl yani? Bana dememiş miydi? Resmen üzerimden bir yük kalkmıştı. Bunların benim yüzümden olduğunu düşünmüyordu. Ben düşünüyordum ama olsun.

Başını tuttuğunda dikkatimi ona verdim. Elimi başına doğru uzattım yarasını hissetmek için.

Ağzından "Ah" diye bir ses çıkınca elimi hemen geri çektim.

"Üzgünüm benim niyetim bu değil-"

"Senin suçun değil. Buzluğu açtık ve buzlar devrildi. Bu kadar." Dedi sakin bir sesle.

Ama bu içimdeki pişmanlık hissini yok etmemişti.

"Ben gerçekten-" derken kapıdan tıklama sesleri duyuldu.

Genç beni arkasına aldı ve "burada bekle" dedi

"Ne!? Delirdin mi? Bu imkansız-"
Sözlerimi bitiremeden 'sus' der gibi yapıp ağzımı kapadı.

Yanımızdaki çekmeceden büyük bir bıçak aldığında bende faltaşı gibi açılmış gözlerimle bir ona bir bıçağa bakıyordum.

'Ya yanlış bir hareket yaparsa. Ya ona birşey olursa?' Düşünceleri aklımdan çıkmıyordu.

Bunlar onu düşündüğümden değildi kendi kendime korktuğum içindi. Ne olacağını ve ne yapacağımı bilemediğim içindi...

Bu sırada kapının açılıp kapanan sesini duyduk. Yutkunmak bile zor gelmişti o an. Evde bizden başka birileri de vardı ve kim olduğundan en ufak bir fikrim bile yoktu. Polis miydi? Annem babam falan mı? Yada yeni bir kız? Kiracı?

Ayak sesleri o kişi her kimse mutfağa geldiğini gösteriyordu. Önümde beni korumaya çalışan çocuk ise elindeki bıçağı her an saplayacak gibi idi...

Mutfağın kapısından elinde poşetlerle
Kızıl-turuncu saçlı bir çocuk girdi. Parlak mavi gözleriyle beni süzdüğü sırada elindeki poşetleri yere bırakıp tanışmak için elini uzattı:

"Can ben" dedi sempatik bir gülümseme ile. Ve devam etti: "Ömer'in arkadaşıyım."

Ömer... O çocuğun adı Ömer miydi? Ömer...

Can'a gülümsedim ve elimi uzattım:
"Yağmur ben de."

"Yağmur ha? Bu güzel isim kimin aklına nereden geldi?"

Vay be! Bu çocuk diğerinden daha sempatik. Keşke onunla da böyle tanışmış olsaydık.

"Anneannemin annesinin ismi imiş. Sonra da bana koymuşlar."
Dedim hâlâ gülümserken.

Ömer ise dik dik hâlâ Can ile temasta olan elime bakıyordu. Sesli bir şekilde boğazını temizlediğinde ben de Can da elimizi çekmiştik. Bâriz bizi kıskanıyordu.

Bir dakika... Kıskanıyor muydu?

Karanlık Sokaklar...Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz