12. BÖLÜM

44 10 0
                                    

                       ON İKİNCİ BÖLÜM.

Bölüm Şarkısı : Skapova, Neden Bu Kadar Güzelsin?

Kardelen'in anlatımından; 

Ekin ile oturuyorduk. Benimle konuşmaya çalıştığı çok belliydi çünkü sürekli ilkokul iki seviyesinde sorular soruyordu.

"En sevdiğin renk ne, Karlar Kraliçesi?"
Kıkırdayıp cevap verdim.
"Pembe." dedim. "Senin?"  Gülümseyerek gözlerime  baktı. "Aslında az önceye kadar en sevdiğim renk yoktu ama sen pembeyi seviyorsan, benim de en sevdiğim pembe olsun."  dedi.

"Ekin, çok tatlısın." dedim bir anda.

"Ben mi?" dedi. "Aa!" Daha sonra karşıdaki çifte kumrulara seslendi; "Edis! Abi, duydun mu çok tatlıymışım ben, Karlar Kraliçesi öyle söyledi." Daha sonra Duru'ya döndü; "Yenge, ben çok tatlıymışım, Kardelen öyle diyor.  Çok tatlıyım değil mi?"

Heyecanlanınca abartıyordu.

"Ekin, tamam." dedim gülümseyerek, sakince.

O da sakinleşmeye çalıştı. Bu sırada gözlerim Duru ve Edis'e kaydı. Hamakta oturuyorlardı ve Duru'nun başı Edis'in omzundaydı. Ayrıca bir elleri birbirine kenetlenmişken, Edis'in diğer eli Duru'nun saçlarını okşuyordu.

Bunlar çok tatlı olmuşlardı.

"Acaba ben saçlarımı mı boyatsam?" dedi Ekin bana. "Seninkiler gibi olsun."
Benim saçlarım beyazdı. "Saçlarımı beğeniyor musun?" diye sordum.

"Tabii," dedi. "Kar gibi, çok güzel."

Gülümsedim.

"Teşekkür ederim." dedim.

Ekin gerçekten çok tatlıydı.

Duru'nun anlatımından;

Edis'in elleriyle oynuyordum. 

Elleri çok güzeldi.
Elleri, benim ellerim içindi.

"Duru," dedi. "Ne güzel bir şeysin sen."

Cevap veremedim, öyle ısındı ki kalbim; anlatacak kelime bulamadım.  Başımı iyice boynuna yerleştirdim.

"Seninle tanıştığımızdan beri... Bilmiyorum, Duru. Çok farklı bir şeysin sen. Sihirli gibi.  Hayat Perisi, diyeyim mi sana? Çünkü sihirli değneğinle hayatıma dokundun, birden ışıklar yandı karanlığımda. Sihirli değneğin ise kalbindi. Kalbin, kalbime değince hayat güzelleşti."

Ne güzel bir yüreğin var senin, diye geçirdim içimden.

"Kalbim, kalbine değdi." dedim. "Ne güzel oldu, birbirimizi bulduk."  Yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Çok güzel oldu, birtanem." dedi. "Hayatıma bir peri dokundu."

Bu sırada kucağımdaki minik şey, kıvrıldı ve gözlerini kapattı. "Güvendi sana." dedi Edis. "Uyudu hemen."

"Sevdi bizi."  dedim.  Edis, gözlerime baktı bir süre gülümseyerek. Sonra da "sevdi bizi."  dedi.

Dora'nın anlatımından;

Ahşap masada oturmuş, Origami yapıyordum. Kağıttan üçüncü kelebeği katlarken Aren gelip, yanıma oturdu.  "Bana da öğretir misin katlamayı?" dedi. Gülümseyerek anlatmaya başladım... Aren çabuk kavrayabilen biriydi sanırım. Çünkü şuan takır takır origami katlıyordu. "Sen nereden öğrendin katlamayı?" dedi bana. "Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu'nu biliyor musun?" dedim. Evet, anlamında başını salladı. "Oradan biliyorum. Çok severim o kitabı."  Aren, anladığını belli edercesine gülümsedi.  Ben de ona gülümsedim.

Yazar anlatımından;

Bizimkiler, Dora ve Aren origami katladıktan sonra, Çiçek'i de alıp piknik alanından ayrıldılar.

Çiçek Sokak'a vardıklarında Edis, Duru'yu evlerine davet etti.

"Güzelim," dedi. "Bana gelebilir misin? Sana bir şey göstermem gerek."

Duru, kalbi güzelim, sözcüğü yüzünden güm güm atarken cevap verdi: "Gelirim."

Sonra , birlikte eve girdiler. Diğerleri çardakta oturacaklarını söylemişlerdi.

Salona geçtiler, Edis pencereye doğru yürüdü ve orada durdu. Pencere kenarında, saksıda bir çiçek vardı. "Bu çiçek, senin yaşayacağına inanmadığın çiçek." dedi.

"Yaşatmışsın!" dedi Duru mutlulukla. "Yaşattım, peri kızı." dedi Edis. "Aynı, seninle tanışınca kalbimin atışlarını hissetmem gibi. Sen ölü bir çiçeğin yaşamayacağına inandın ama solmuş bir ruhu da sen yeşerttin. Benim ruhumu."

Duru Edis'e doğru ilerledi ve elleri Edis'in yüzünü buldu. Okşadı pürüzsüz çehresini. Çok yakınlardı, burunlarının birbirine değeceği kadar yakınlardı. Edis  de yavaş yavaş Duru'nun saçlarını okşuyordu. İkisinin de nefes sesleri dışarıdan duyuluyordu.  Edis, Duru'nun yanağını çok naif bir şekilde öptü. Duru ürperdi.

"Evde hissediyorum." dedi Edis, Duru'ya sarılıp, saçlarını okşarken. "Duru, sana sarıldığımda evde hissediyorum."

Edis için "ev" kelimesi çok önemliydi çünkü o, yaşadığı dört duvara hiç ev, diyememişti.  Sonra bir gün, bir kızla tanıştı. On sekiz'inde, kızıl saçlı, İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan bir kızla. O kızı küçükken annesinin anlattığı masaldaki prensese benzetmişti. O kız Duru'ydu ve Ariel'e benziyordu.  On dokuz senedir, yaşadığı yere ev diyemeyen Edis, Duru'ya: "Sana sarıldığımda evde hissediyorum." dedi.  Duru'nun kollarının sıcaklığı, Duru'nun kalbi Edis'in eviydi.

ÇİÇEK SOKAKOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz