26. BÖLÜM

50 6 4
                                    

                 YİRMİ ALTINCI BÖLÜM.

Bölüm şarkısı: Ayten Alpman = Ben Varım.
Emre Aydın = Her Şey Biraz Hâlâ Sen.

Kayra'nın anlatımından;

"Duru, inci küpelerini takabilir miyim?"

"Tak, Kayra. Odamda, masadaki takı kutusunun içinde."

İnci küpeleri Duru'nun odasından aldıktan sonra odamda, aynanın önünde kulaklarıma taktıktan sonra kendime bir göz gezdirdim.

Siyah, düz ve mini bir etek giymiş, üzerime ise kahverengi çok da kalın olmayan, göğüs kısmından iki düğmesini açık bıraktığım uzun kollu bir bluz giymiştim. Bir müzeye gidiyorduk.

Sarı, omuz hizamı biraz geçen saçlarıma fön çekip, siyah kurdele tokayla ön tutamları arkada tutturduktan sonra, kahve tonlarında bir ruj sürdüğümde hazırdım.

Kardelen siyah pantolon, beyaz bir crop giymiş, ne olur ne olmaz diyerekten omzuna siyah bir gömlek bağlamıştı. Beyaz, omuz hizasındaki saçları salıktı. Dudaklarında kırmızı bir ruj vardı.

Dora siyah, benim gibi uzun kollu bir bluz ve altına beyaz bir pantolon giymiş, dudaklarına parlatıcı sürüp gözlerine eyeliner çekmişti.

Duru ise toz pembe bir elbise giyip, üzerine kısa bir hırka almıştı. Gözlerine ise beyaz göz kalemiyle bir makyaj yapmıştı. Onun da dudaklarında parlatıcı vardı.

"Hazır mıyız?" diye sordum fotoğraf makinemi boynuma takarken.

"Çıkabiliriz." diye yanıtladı Duru.

"Hadi!" dedi Kardelen.

"Arenler bizi bekliyorlarmış." dedi Dora.

Yanımdan geçerken fotoğraf makineme bir bakış attı: "Kayrik, Aren de fotoğraf çekmeyi çok seviyormuş biliyor musun?"

Kıkırdayarak gözlerimi devirdim. Dünden beri Dora mutluluktan resmen uçuyordu.

Hızlı hızlı aşağı indikten sonra Duru arabayı çalıştırdı ve biz yola çıktık.

Bir saat sonra, müthiş eserlerin olduğu bir müzedeydik.

Hepimiz ilgimizi çeken eserlere doğru dağılmıştık. Hoşuma giden bir eser vardı: bir kadın heykeli. Başı aşağı bakıyordu, açıktaki göğüslerinden soldaki kan içindeydi. Heykel, bembeyazken; kadının sol göğsündeki kanlar kırmızı renkti. Heykelin iki eli, sanki kanları durdurmak için soluna kapanmıştı. Fotoğraf makinemin açısını yakaladım, ve heykelin fotoğrafını çektim.

"Kırıkları toplayacağız, dedik bir kere."
Arkamdan gelen ses de, omzumdaki el de Işın'a aitti...

Ve, çok uzun zaman sonra o an; göğsümde bir kalbim olduğunu hissettim.

Bir elim omzumdaki elini tuttu, yüzyüze geldiğimizde konuştum: "Toplayalım."

Işın gülümsedi. Gülümsemesi çok güzeldi. Nasıl oldu da bunca zaman fark edemedim? diye geçirdim içimden. Sonra cevap verdim yine içimden. Kalbin hastaydı, acıdan ve ağlamaktan öyle buğulanmıştı ki gözlerin; bu gülüşü bile fark edemedin.

ÇİÇEK SOKAKWhere stories live. Discover now