ATEŞ

1K 76 19
                                    


Songül gün ışığından rahatsız olarak kırpıştırdı gözlerini, başı yine çılgınlar gibi zonkluyordu.
Yatakta doğrularak baş ucunda ki komodinden saatini alıp koluna taktı. Saat on bire geliyordu. Neredeyse günün yarısını uyuyarak harcamışlardı.

Zar zor ayaklanıp banyoya gitti. Yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı, üzerini değiştirdi. Dışarı çıktığında Sadi hala uyuyordu. Anlaşılan gece kabuslardan rahat uyuyamamıştı çünkü bir kaç kez daha korkuyla uyandığına tanık olmuştu.
Belkide yeni daldı diye uyandırmak istemedi.
Zaten dün gece ki yaşadıklarından sonra pek niyeti de yoktu.

Yatağa geçip telefonu aldı eline bir süre sosyal medya hesaplarına baktı. Gelen mesajları ve e-postalarını cevapladı. Şubeden yakın olduğu bir iki arkadaşı merak etmiş yeni görevinde başarılar dilemiş ama habersiz gittiği için sitem etmişlerdi. Ankara'ya ilk gelişinde telafi edeceğine söz verip kendisi içinde çok ani olduğunu, ne yaşadığının anca farkında olduğu gibi şeyler yazdı.

Saate baktığında bire geliyordu. Karnı acıkmıştı. Balkon kapısını açıp temiz havanın odaya dolmasını sağladı.
Balkona çıkıp dışarıyı seyretti. Bu şehir onda garip duygulara sebep oluyordu. Özlem, hüzün, acı...

Bir süredir yeterince duygu karmaşası yaşamıştı zaten bir yenisini daha kaldıramayacaktı. Tekrar odaya dönüp dolaptan aldığı suyu yudumlarken adama seslendi.

"Sadi!"
"Hadi uyan artık!"

Sadi kadının sabırsız seslenişi ile açtı gözlerini, sonunda bir şekilde uyuyabildiği için şükretti.

"Günaydın!"
"Günaydın Sadi ama öğlen oldu."
"Oldu mu o kadar ya saat kaç?"
"Saat bire geliyor. Hadi inip biseyler yiyelim."
"Tamam komserim ben hemen hazırlanıp geliyorum."

Hızlıca kıyafetlerini alıp banyoya girdi.

Kahvaltıya ucu ucuna yetişmişlerdi.
Bir peynir tabağı, büyük boy bir salata tabağı, biraz zeytin, bir kaç poğaça, simit ve sıcak çay ikisinide mutlu etmişti.
Son çaylarını yudumlarken günü planladılar.
"Emlakçı mesaj attı evin elektriği ve suyu yarın açılacakmış. Temizlik yarına kaldı. Dün çok yorulmuştum zaten yarında öyle olacak gibi bugün biraz dinleniriz."

"Evin kalan eksiklerini tamamlayalım o zaman?"

------------------------------------------------------

Ertesi gün erkenden yeni evlerine geldiler.
Songül temizlik malzemelerini ve bir kova suyu Sadi'ye iteleyip camları gösterdi. Aralarında yazılı olmayan, kuralları kadının belirlediği bir sözleşme yapmış gibiydiler. Sadi düşündü.

"Belkide intikamını böyle böyle alacak! Hadi oğlum Sadi başa gelen çekilir. Ama sende az çektirmedin kadına, komserim ne yapsa hakkıdır."

Songül'de mutfağa geçip dolapları silerek yeni aldıkları yemek takımlarını, bardakları, tencereleri yerleştirdi.
Sadi camlardan sonra süpürme işine gönüllü olmuştu. Evi süpürmüyor adeta savaşa hücum eder gibi duruyordu. Songül onu izlerken kahkasına engel olamadı.

Banyoyu da temizledikten sonra Songül evi tuttukları ilk gün gözüne kestirdiği odaya bavulunu taşıdı önce başucunda ki komodini silip ailesi ile çekilen son fotoğrafını ve babasının hediyesi kar küresini yerleştirdi.

Kıyafetlerini yerleştirirken içerden Sadi seslendi.
"Songül ben çok acıktım biz ne zaman yemek yiyeceğiz?"
Songül salona geçtiğinde Sadi kendini çoktan koltuğa atmıştı.
"Ohh maşallah! Bakıyorum da hemen indirmişsin yelkenleri, işin bitti mi?"
"Bitti. Bütün evin tozunu da aldım söylediğin gibi ama çok yoruldum acıktım ben yazık bana yaa!"
"Aman iyi bee! Ne yiyeceğiz?"
"Dışardan mı söylesek? Şöyle pide, tantuni falan!"
"Tantuni mi? Daha önce hiç yemedim. Güzel mi?"
"Menengiç yok, tantuni yemedim, sen yaşamağa bilmiyon komserim ben ne yapayım? Ama tantuni ile tanışmam bugüne kısmetmiş! Bak! Ben söyleyeyim en iyi arkadaşın olabilir!"
Gülümsedi Songül...
"O kadar diyosun yani!"
"Aynen!"
"İyi be söylede yiyelim hadi!"

KELEPÇE Where stories live. Discover now