:: 二

1.6K 104 124
                                    

.・。.・゜✭・.・✫・゜・。.

Ertesi sabah yine feci bir baş ağrısıyla uyanmıştım. Daha okulun başlamasına 3 saat varken uyandığım için kendime küfürler ediyordum.. Yatakta oyalanmayı bırakıp hızlı bir duş aldıktan sonra kahvaltı yapmadan evden çıktım.

Son zamanlarda uykum olmadığı gibi iştahımda yoktu, dün tüm gün sadece bir bardak kahve içerek hayatta kalmıştım mesela. Ve bunu gece dişlerimi fırçalarken fark etmiştim.

Hiçbir şey yememiş olmama rağmen aç hissetmiyordum, yani sorun yoktu.

Sabahın erken saatinde Sumin'le buluştum. Hava güneşli olmasına rağmen birazcık soğumuştu. Hava bir gün sıcak, bir gün soğuk oluyordu, tam olarak Mart ayı gibi hissettiriyordu artık.

"Bir şeyler yedin mi?" diye sordu Sumin önünden geçtiğimiz tatlı mekana bakarken. Aslında hiçbir şey yememiştim ama aç olmadığım için kafamı salladım. "Yedim."

"Tamam, yine yemek zorundasın çünkü ben açlıktan geberiyorum." Kolumdan tuttu ve beni zorla önünden geçtiğimiz yere sürüklerken konuştu. İçeri girdiğimizde her yer fırından yeni çıkmış poğaça kokuyordu. Bu yüzden gerçekten acıktığımı hissetmiştim saatler sonra.

"Kolay gelsin, iki tane poğaça ve iki tane simit alabilir miyim? Ah, ve şey iki tane de meyve suyu olsun lütfen. Birisi şeftalili, birisi vişneli." Bir tane masa bulup oturmadan önce hemen girişteki kadına istediklerini söyledikten sonra beni çekiştirip bir masaya oturttu.

"Of dün gece Seungmin'le hiç konuşamadım. Çok özledim hemencecik okula gitsek keşke." Sumin derin bir nefes verdi daha oturalı bir saniye olmuşken.

Seungmin ve ikisi ciddi anlamda birbirlerinden bir saat bile uzak kalamıyorlardı. "Dün gece yazmadı mı Seungmin sana?" diye sordum merakla. Normalde attıkları adımlardan bile haberdar ederlerdi birbirlerini.

Kafasını salladı Sumin. "Yok, yazmadı. İçmeye gittiklerini söyledi sadece. Of kesin aldatıyor beni şerefsiz."

Aldatmak. Aldatmak öyle basit bir kelime değildi artık benim için. Derin bir nefes verip arkama yaslandım aklıma son iki haftam gelirken. "Saçmalama. Sarhoş olmuşlardır yazmayı unutmuştur, endişelenme."

Tam ben konuştuktan sonra Sumin'in telefonu çalmaya başladı. "Görüyor musun bak iyi adam lafın üstüne gelirmiş." Yaşadığı heyecandan kimin aradığını tahmin etmek pek zor olmamıştı, bu yüzden gülerek konuştum.

Sumin bana göz devirip telefonunu açtığı sırada sipariş ettiklerimiz de masaya gelmişti. Garsona teşekkür ettikten sonra Sumin'i dinlemeye başladım.

"Hayır Seungmin ne kırılması saçmalama. Tahmin etmiştim zaten sarhoş olduğun için yazamadığını."

Sumin'in söyledikleriyle gülmeye başladığım için içtiğim vişne suyu boğazımda kalmıştı, kahkaha atarak öksürmeye başladım. O sırada Sumin yaptığım tüm o gürültüyle konuşmaya çalışıyordu. "Ha yok yok, bir şey olmuyor."

Aslında oluyordu. ÖLÜYORDUM ÖKSÜRMEKTEN. Kendi sırtıma vurarak öksürüğümü gidermeye çalışıyordum çaresizlikten. Bunu gören Sumin de bana acıdığı için hemen telefonu kapatmak zorunda kalmıştı. "Sonra konuşuruz Seungmin, şimdi kapatmam lazım."

Telefonu kapatır kapatmaz arkama geçip sırtıma birkaç kere vurduktan sonra bile ben kahkahalarımı durduramıyordum. "Hiç kırılmamış mısın??? Tahmin etmiş misin sarhoş olup sana yazmadığını??"

* ✦ star lost / lee felixWhere stories live. Discover now