Abeluroba'ya hoş geldin

175 101 32
                                    

Yıllar sonra yeniden aynı yerde olmak içinde binlerce farklı duygu oluşturmuştu. Neden geldiğimi ben bile bilmiyordum. Bir zamanlar en sevdiğim yer şimdi ıssızlık içindeydi, kapanalı yıllar olmuştu. Yavaşça içeri doğru yaklaşırken, attığım her adım kalbinin atışını arttırıyordu. Sessizliğe doğru yürürken duyduğu tek şey de buydu. Hava karanlık ve soğuktu. İçeriyi aydınlatan yalnızca ay ışığı vardı.

İçeriye girdi ve orda geçen tüm güzel anılarını, arkadaşlıklarını hatırladı. Çok büyük bir bağdı onlarınki ya da kendi öyle sanmıştı. Nefret duygusuyla gözleri dolarken bir yandan da nasıl da özlem hissediyordu oysa.

Hayatı boyunca ihtiyacı olan arkadaşlarıydı, yanında olmasını istediği tek kişiler. Onlar hayatından çıktığından beri ne kadar da yalnızdı. Hayat ona büyük bir yük gibi geliyordu. İletişimlerinin kesilmesi en çok onun canını yakmıştı. Eskiden kaldıkları o koca yurdun içinde ilerledi ardından merdivenin bir basamağına oturdu.

Kafasını biraz eğdiği vakit, her zaman karanlık olan bodrumdan gelen ışığı gördü. Mimik değiştirmeden ona doğru gitti. Bu yaptıkları istemsizce gerçekleşiyordu, ışık hipnotize ediciydi. Arkadan duyduğu adım seslerine dönmedi fakat bir şeyin kendisine yaklaştığını biliyordu.

Lanet, yaşama isteği kalmayana musallat olurdu. Eğer istediği duygu fazlaysa yerine geçirirdi. Titreyen elini yavaşça sandığa doğru yaklaştırırken karanlık silüetin nefesini yakınından hissetti. Hayattan hiçbir beklentisi yoktu, eskiden yaşanan her şey değişmek üzereydi.

Lanet besleniyordu nefretiyle. Tüm vücudu tıpkı onun olduğu gibi karanlıkla kaplanmaya başladı. Evet, nefret yeterliydi. Yıllar önceki her anı gözünün önünde canlanırken gözlerini ne olursa olsun açamıyordu, kendi karanlıkla da kaplansa ışık gözlerini kör edecek raddeyle parlıyordu. Kendini tamamen ona bırakmıştı. Güç artık ondaydı, zamanda ve yer tanımıyordu. Her şeyin başına, 2009 senesine. O artık bambaşka biriydi, eski halinden eser olmayacak derecede gaddar ve acımasız bir lanetti. Kendinden bir önceki lanet ise fiziksel olarak o zamanda serbest kaldı ve kurtarıcısına minnettardı. Ona sadık olmaya yemin etti.

Yaklaşık 12 sene öncesi Gürcistan-Tiflis Abeluroba yatılı yaz okulu

Bavulumu zar zor sürükleyerek kalacağım yerin önüne getirdim. Kocaman ve eski bir görüntüye sahip, sarmaşıklarla kaplanmış bir yapının önünde duruyordum. Ön tarafta yosunlu taşlarla kaplı süs havuzu, içinde nilüferler... Öğrenciler orada kalırken psikologlar ve çalışanlar göle yakın olan bungalovlarda kalıyordu. Yazımı orda geçirecek olmak hem heyecan vericiydi hem de ailemin yanımda olmayacak olması korkutucuydu benim için. İlk kez yalnız başıma kalmıştım.

Geldiğim yer her ne kadar da maddi durumu iyi olan kişilerin gidebileceği bir yer olsa da parasına değer aktivitelere kucak açıyordu. Annesi Gürcü babası Türk olan meşhur bir psikoloğun yönetiminde olan sosyalleşme adı altında bir yerdi. Valiev ailesinin kalan konağı ve arazisi bu şekilde büyük bir yere dönüştürülmüştü. İlona Erdemli ve meslektaşı aynı zamanda da en iyi arkadaşı olan Anton Valiev'in 1984 senesinde açtığı bu yerde, hala hayatta olan fakat Polonya'da eşiyle birlikte yaşam süren İlona senede bir okulun açılış tarihinde konuşma yapmaya gelirdi.

Ailesinden bağımsız yaşamak isteyenler için de iyi bir seçenekti bu yaz okulu. 18-25 yaş aralığını kaplayan bu koca yerde; çeşitli oyunlar, spor aktiviteleri, çadırlı kamplar ve geziler yapılıyordu. İnsanın sosyal yönünü geliştirmeyi hedefliyordu. Yalnızca bunlarla da kalmıyor, birçok ülkeden arkadaş edinebiliyordun. Burası benim için de büyük bir fırsattı, yeni bir sayfa açıyordum. Her zaman sıradan giden hayatımda sonunda hareketli bir şeyler olacaktı. Futbol sahası, basket sahası, yüzme havuzu, yürüyüş yolları, göl, konferans salonu... ne arasan vardı koca arazide.

Abeluroba'nın Lanetli OyunuWhere stories live. Discover now