Merit Machalak

60 44 2
                                    

Sabahın erken saatlerinde, pekte uğramadığım odama girerek pencereyi açtım. Yüzüme vuran güneş ışınları içimi ısıtıyordu. Verdiği sıcaklık ise yüzümde tebessüm oluşturuyordu.

Üç arkadaşım aklıma geldikçe, kalbim huzursuzlukla çırpınıyordu. Diğerlerini de kaybetme düşüncesi aklımı yiyip bitirirken, iç dünyamın kargaşasında kayboluyordum.

Kapının sertçe çalınmasıyla, irkilerek oturduğum yerden kalktım ve kapıyı açtım. Görevli bana acilen, açık alanda bulunan konferans salonuna gitmem gerektiğini söyledi. Normalde, maille haber verirlerdi böyle duyurulara. Önemli bir şey olduğu belliydi.

Hazırlandığım vakit, koridora çıktım. Kıvanç gömleğinin düğmelerini düzeltiyordu. "Niye alelacele çağırdılar, biliyor musun? Hem de sabahın köründe." elbette halinden hiç hoşnut değildi. Daha ayıkamadan odadan çıkmak zorunda kalmıştı.

"Bilmiyorum ama içimde kötü bir his var." dedim. Kuşkularla doluydum, okulla ilgili bir sorun olduğu belliydi. Sonuçta bir türlü bulunamayan kundakçı yüzünden öğrenciler teker teker ayrılıyordu Abeluroba'dan.

Yasmin, Ekin ve Kıvanç'la konferans salonundaki yerlerimizi almıştık. Önemli bir duyuru olacağından herkes özenmişti görünüşüne.

Açık alan, arka sıralara uzanan sandalyelerle kaplıydı. Tam önümüzde ise, büyük bir kürsü vardı. Tamamen o güne özel hazırlanmıştı. Etrafında iş adamları, ellerinde listeyle hazırlık yapıyorlardı.
Bir fotoğrafçı ise kamerasıyla oturan kalabalığı çekiyordu. Sırf okulun internet sitesini boş bırakmamak için yaptığına emindim.

Bacak bacak üstüne attıktan sonra ellerimi belimde birleştirdim. Stresten ağrı girmişti karnıma. "İyi misin?" diye sordu Yasmin.

"İyiyim." dedim sessizce ve dalan gözlerimi yere doğru sabitledim. İçimi saran korkunun sisinden kurtulamıyordum uzun süredir. Tırnaklarımı tenime geçirirken buluyordum kendimi, farkında bile olmadan.

Kravatlı adamlar elleriyle başlamak için işaret yaptığı sırada, araba yolundan herkes çekildi. Kocaman, ihtişamlı bir limuzin oraya yaklaşarak tam kürsünün arkasına park etti.

Herkes gözlerini merakla arabaya dikmişti, kim olduğu ise merak konusuydu. İnsanlar çoktan kendi aralarında laflamaya başlamıştı.

Limuzin şoförü zaman kaybetmeden arabadan inerek kapıyı açtı.
Arabanın içinden, uzunca boylu, sarışın bir genç çıktı. 24-25 yaşlarında duruyordu. Yanında birkaç tane de koruma vardı.

Etrafa küçümseyen bakışlar attıktan sonra eline aldığı güneş gözlüğünü takarak kürsüye çıktı ve küstah bir tavırla sözüne başladı.

"Ben Merit Machalak. Okulun son durumundan dolayı, başa bir yöneticinin geçmesi gerektiğine karar verdik ve bu sorumluluğu bizzat ben üstlendim."

Yasmin kulağıma doğru eğildi. "İlona Erdemli'nin en büyük oğlu. Demek bu yüzden herkesi aşağı topladılar."

Yanımızda duran güvenlik görevlisi bize bakış atarak susmamızı sağladı.

"Genç olduğumu biliyorum fakat saygı da kusur edemezsiniz çünkü arkadaşınız değilim. Etkinlikler kaldığı yerden devam edecek." dedi ellerini sertçe kürsüye koyarken.

Bu yaptığına şaşırmıştım. İnsanların eğlenecek hali mi vardı bu yas döneminde?

"Yaşanan olaylardan sonra korku içinde olduğunuzu biliyorum ama merak etmeyin. Kundakçıyı, herkesin gözü önünde tutukluyorum. Artık rahat edebilirsiniz."

İnsanlar birbirlerine bakmaya başladığında, Joseph gülümseyerek sahneye çıktı ve Merit'in hizzasına geçti.
Alttan alttan bana gülüşünü görebiliyordum. Nasıl bu kadar rahat olabilirdi?

Abeluroba'nın Lanetli OyunuWhere stories live. Discover now