Lanetlere inanır mısın?

85 70 3
                                    

Kütüphanenin karanlığına daldığımda halüsilasyonlar devam etti fakat umurumda değildi. Ben her zamankinden daha cesurdum çünkü. Aklımın karışmasına izin vermeden korkusuzca ilerlemeye devam ettim.

 Lanete resmen baş kaldırmıştım,  arkadaşımı onun ellerine bırakmamıştım. Her ne kadar o beni bırakmış olsa da.

...

Sonunda arşiv kısmına vardığımda etrafta göz gezdirdim. Pencereden yansıyan ay ışığı içeriyi aydınlatmaya yetiyordu. 

Yere düşmüş kolileri aceleyle karıştırmaya başlarken kayda değer bir şeyler bulmayı umut ediyordum, tek istediğim buydu. 

Yerde ters biçimde duran bir defter dikkatimi çeken ilk şeydi. İçini açtığım zaman bunun 1991 yılına ait bir fotoğraf albümü olduğunu gördüm. Yani sandığın bir kere daha ortaya çıktığı o tarih.

Toplu resimlerdeki yüzleri tek tek inceledim. Gülen yüzler sahte miydi yoksa içten miydi anlamak zordu. Merak ediyordum, o öğrencinin hangisi olduğunu tabi eğer oradaysa.

  Resmin en sağında tanıdık bir yüze rastladım, Zümrüt hanım. Siması hiç değişmemişti ve güzelliğiyle dikkat çekiyordu. Eliyle sağ bileğini tutmuş, yeri izliyordu. Kamera umurunda dahi değildi genç kızın.

Albümü yere bıraktıktan sonra ayağa kalktım, arşivde sessiz adımlarla ilerlemeye devam ettim. Duvarın köşesinde kapalı bir çekmece duruyordu fakat düşmüş vaziyetteydi. Resmen çürümeye terk edilmişti. 

Sağlam görünmeyen kulpundan tuttum. İçinde önemli bir şey bulabilirdim bu nedenle tüm gücümle çekiştirdim.

İki elimi kullandıktan sonra çekmeceyi yarımda olsa açmayı başarmıştım. En azından içini azda olsa görebiliyordum. Elimi aralıktan içeri uzatarak gezdirdim, toz tanelerini parmaklarımda hissedebiliyordum. Biraz çaba sonrasında tutabildiğim ilk cismi ucundan yakalayarak dışarıya çıkarttım.

Başlığı lanetlerle ilgili olan ince bir kitaptı bulduğum. "Lanetlere inanır mısın?" Üstünde yazarının imzası da bulunuyordu. Oldukça eskiydi.

 İçinde yaşadığım olaya yakın bir şey bulabilirdim. Artık mantık aramayacaktım. Koliye yaslandım ve ilk sayfayı çevirdim.

...

Lanete sebep olan nedir?

 1.Ölmeden önce verilen beddualar. 2.Gün yüzüne çıkamayan karanlık sırlar. 3.Ölmüş ama asla huzur bulamayan ruhlar. 4.Kıskançlıklar. 5.Yoğun intikam duygusu. 6. Verilen kötü duanın dönüp dolaşıp kişiyi bulması...

Bunlar bir kişi ya da bir nesnenin ve yahut bir ilişkinin lanetlenmesine sebebiyet veren nedenlerden yalnızca bazılarıdır. 

İşte bazı efsanevi hikayelere dayanan lanetler. 

1.Macbeth'in laneti.

2.Göçmenlik ve Kara efsanesinin laneti.

3. Buz adam laneti 

Bunlar ihtiyacım olan değildi. Bu nedenle birkaç sayfa ileriye gittim, daha ağır olanlara. Her bir satıra bakıyordum ve on iki numaraya geldiğimde duraksadım. Açıklaması dikkatimi çekmişti. 

12. Megobari Laneti: 

Megobari laneti, sonuna kadar güvenle bağlı olduğun birine şiddetli derecede nefret duymakla başlar. İlk kez on ikinci yüzyılda kardeşi Arthur tarafından kılıçla öldürülen William'ın öfkesi ve bedduasıyla başladığı bilinir. O kılıç bir daha asla kullanılmaz.

 Bu lanet verilen nefretli kargımaların sonucunca ortaya çıkar diyebiliriz. Büyük bir sevginin, korkunç bir nefrete dönüşmesi olarak özetlenebilir. Arkasında kötü olaylar ve hikayeler yatar. 

Kargıma: Lanet okumak.

- Lanet nesneye nasıl geçer?

 Hayatta hıncını almadan, vaktinden önce göçen kızgın ruhlar huzuru bulamaz.

Nefret sahibinin ruhu ölümünden sonra kendi için manevi olan bir nesneye hapis olur. Yıllar bu duyguyu azaltmaz, arttırır.  Bu laneti diğerlerinden tehlikeli ve farklı yapan, yıllar öncesini bile lanetleyebilmesidir. Kimine göre de Megobari bir lanetten fazlasıdır.
İşin içine nadir bilinen büyüler girerse ritüel haline dönüşebilir.

Aradığım, içinde bulunduğumuz lanet buydu. Tıpkı yazıda anlatıldığı gibi nesneye hapsedilmiş bir ruh vardı ve oyun sayesinde bizle iletişime geçmişti. Nesnenin ilk kurbanını bulmalıydım çünkü sonu olmayacaktı.

Sayfanın geri kalanı aşk , hasetlik gibi şeylerden söz ediyordu. Birkaç sayfa daha ilerledim. Lanetten nasıl kurtulacağıma dair yazılar vardı. Gözlerimle Megabori'yi ararken, ıslak saçlarımdan akan birkaç damla su kitaba damladı.

-

Megabori Lanetinden nasıl kurtulunur?: Bunun cevabı henüz bilinmiyor. Gerçekliğine dair herhangi bir kanıt bulunmamakla beraber uydurma olduğu da söylenir. 

Fakat öfkesini dizginlemek için basit bir yol var  ...

Devamı diğer sayfadaydı, aralığına baktığımda bunun bilerek yırtıldığını gördüm. Öfkeyle kitabı yere attım. Zaten bu kadar basit çözüm bulmamı beklemiyordum ama yaklaşmıştım.

...Öğleden sonra 12.00 civarı...

Geceden beri uykusuzdum. O ana dek arşivde araştırma yapmaya vermiştim kendimi ve daha sonra saatlerce tavanı izleyerek düşüncelere dalmıştım.

Her zaman içimde oluşan endişe hissiyle kendimi yıpratmaya devam ediyordum. Birkaç haftadır seanslarımı da kaçırmıştım. Bu şekilde yapıp kendimi soyutlarsam laneti asla bulamazdım. Herkese yakın olmak zorundaydım ve elbette dikkat çekmemek.

Lanet, yakından tanıdığım biri olabilirdi, hiç beklemediğim biri. Belki de bir arkadaşım... Düşüncesi bile beni mahvetmesi için yeterliydi.

 Birden kafamın içine derin bir ağrı girdi, hemen ellerimle başımı tutup yere eğildim. Dayanılmaz bir acıyla yerde kıvranıyordum. Ne olduğunu anlayamazken gözlerim karıncalanmaya başladı. 

...

 Hava karanlıktı ve ben üçüncü kişi gözünden görüyordum.

Joseph ağacın önünde durmuş ormanın derinliklerine sesleniyordu. "Hey, bir ses duydum. Kim var orada? Söylesene yardıma mı ihtiyacın var?"  ardından düdüğünü çaldı ve uzakta duran bir silüet dikkatini çekti.

 "Seni görüyorum, bu saate ormanda olman doğru değil evlat." dedi ve olduğu yere yakınlaştı. 

"Yanıma yaklaş." dedi boğuk bir ses. 

"Eğer bu bir şakaysa hiç komik değil." dedi Joseph titreyen sesiyle. Karanlık silüete yaklaştıkça Joseph diz çöktü. Genç adam acı içinde kalbini tuttu yere yığılırken ve lanet onu uzaklara sürükledi.

Karaltı sinirliydi, kurban alamadığından kendine bir kurban seçmişti ve bizi vicdanımızla baş başa bırakmıştı. Aramızda fark olan tek duyguyu kullanmıştı.

Tekrardan etraf karıncalanmaya başladığında olduğum yere döndüm. Tozlu yerin üzerinde uzanıyordum. Elimi başımdan çektim, ağrı geçmişti. Gördüğümün gerçek olduğunu biliyordum ve dün gece yarısında yaşanmış olmalıydı. Artık Joseph adında çok sevilen o eğitmen yoktu ve silüet ona karşı gelmemizin bedelini bu şekilde ödetmişti.

Abeluroba'nın Lanetli OyunuWhere stories live. Discover now