Kutuyu bul

105 93 32
                                    

Herkesin haftanın bir günü belirli bir saatte psikolog seansı bulunuyordu. Bazense ikiye çıkarılıyordu sayı. Yabancı insanlarda olduğundan, burada işe giren psikologların birden fazla dil bilmesi önemliydi. Ayrıca hepsi en prestijli okullardan mezundu.

Kaldığımız yerden bahçeye doğru çıkıp yürümeye başladım. Şehrin uzağında olmamızdan ötürü tertemiz bir havası vardı. Her yer yeşilliklerle ve ağaçlarla kaplıydı.

Seansların yapıldığı yerde, tıpkı kaldığımız yerdeki gibi sarmaşıklarla kaplı nostaljik bir yapıydı.

Binaya doğru yaklaştım içeri girmeden önce. Hayran dolu bakışlarımla binayı inceledim. Bahçede iki psikolog kahvelerini içiyorlardı.

Binanın en tepesinde birçok karga uçuşuyor, sesler çıkarıyorlardı. Kafamı havaya kaldırmış gözlerimi onlara dikmiştim. Adeta hipnotize olmuştum.

Bu dalgınlığımı üstümden attıktan sonra gösterişli kapıdan koridorların olduğu yere girdim, görevli yerinde yoktu. Tek tek kapıya yazılı olan isimleri inceledim. Gelia Nozadze, Linus Huber, Nikolay İvanov... ne kadar fazla isim vardı.

Sonunda girmem gereken odayı buldum, Zümrüt Alakan.

Kapıya hafifçe uzandım ve derin bir nefes alarak kapıyı iki defa tıklattım. "Gir" diyen sesin onayıyla da içeri girdim.

Zümrüt hanım kafasını kaldırarak bana baktı. "Otursana Elmira."

Oturacağım koltuğa doğru ilerlemeye başladım. Kendisi oldukça büyük, ahşap bir masada oturuyordu. Yan tarafta şömine vardı, elbette ki yanmıyordu fakat odayla bütündü. Koltuklar ve halı siyah renkteydi. İnsanı adeta bir mafya filminin içinde hissettiriyordu.

Zümrüt hanım kıpkırmızı ruju ve dalgalı koyu saçlarıyla iddiasını koruyordu. Gerildiğimi anlamış olacak ki beni süzen sert bakışları yumuşamış, dudağının kenarıyla gülümsemişti. Siyah eteğimi elimle düzelterek oturduğum yerde doğruldum.

"Ben de ilk kez senin yaşında gelmiştim bu yaz okuluna." diye başladı ardından bana kısa bir bakış atarak devam etti. "Sonra ise burada devam etmek hayalim oldu, başardım da. Diğer arkadaşlarımın aksine, ben hala buradayım."

Ne demek istediğini anlayamamıştım o an, içinde yatan derin anlamına rağmen. Sesi öylesine hoştu ki hipnotize eder gibi kendini dinlettiriyordu. Anlattığı şeyler onu daha fazla merak etmeme sebep olmuştu. Burada neler yaşamıştı, ne tür anılar biriktirmişti?

"Bu okuldaki en iyi arkadaşım kardeşimdi. Bu yüzden buraya alışmam zor olmamıştı." Duraksadı ve gözlerini havaya dikerek yutkundu. Öylesine büyük bir özlemle bakıyordu ki gözlerinin içi, tarif edemem.

"Şimdi bunları neden sana anlattığımı merak edeceksin. İlk seansta beni tanımanı istedim ve duyduğuma göre sen de psikolog olmak istiyormuşsun." dedi ve üzgün bakışlarını duygusuz bir hale getirerek o ana odaklandı. İşaret parmağını havaya kaldırarak ağzını araladı. "Kargalar söyledi."

Meğer "kargalar söyledi" okulun içinde kullanılan bir deyimmiş.

"Evet bu doğru." dedim gülümserken. "Buraya gelmemin en büyük sebeplerinden biri de sizin gibi donanımlı psikologlarla tanışmaktı. İlerde sizin gibi olmayı elbette isterim."

Başını kaldırdı, gözlerine baktığımda hem acı hem de gururu aynı anda hissettim.

"Olmak istediğinden vazgeçme, burası sana çok şey katacak."

O seans tanışmak ve yüzeysel sohbetle geçmişti. İstanbullu olmama rağmen kalabalığın içinde endişe duymam onu bile şaşırtmıştı. Ona göre kalabalık bir şehirde büyümem buna alışmam demekti fakat ben büyük bir şehirde büyümem nedeniyle kalabalıktan korkuyordum. Orda da bu endişeden kurtulmak öncelikli hedeflerimden biriydi. Zümrüt hanımı daha yakından tanımak istiyordum. Ne sırları vardı? Bu okuldaki arkadaşlarıyla görüşüyor muydu? Kardeşi kimdi? İlerleyen seanslarda bunları sormayı o kadar fazla istiyordum ki. Seans saatinin bittiğine dair kısa bir zil sesi geldi. Bir saatlik süreyi doldurmuştuk.

Abeluroba'nın Lanetli OyunuWhere stories live. Discover now