20. BÖLÜM

9 2 0
                                    

Masada oturmuş kahvaltı ederken haftalardır olduğumuz yoğun programdan olsa gerek ikimizde yorgun ve sessizdik. Kreplerden birini kesip ağzıma attıktan sonra tıklanan kapıya döndük. Doruğun tok sesi odayı doldurdu.

-İçeri gel.

Kapı açıldığında Selim içeri girdi. Onunda göz altları çökmüştü, gözlerinden uyku akıyordu resmen.

-Efendim, panzehir geliştirmek için elimizde kan örneği kalmadı.

Bakışları bana döndü. Selim burada dudak okumayı bilen bir başka kişiydi. Kız kardeşinin engeli vardı.

-Hanımefendi lütfen yemekten sonra laboratuvara uğrar mısınız?

-Tabi ki.

Arkama yaslanıp bacak bacak üstüne atarken sırttım ve göz kırptım.

-Ve tüm her şeyden sonra seninle bir şeyler içmek isterim, var mısın?

Esmer tenli olmasına rağmen kızardığı belli oluyordu. Bakışlarını kaçırdı ve ellerini yumruk yaptı.

-İstemiyor, sende istemiyorsun. Sende çık dışarı, kahvaltıdan sonra geleceğiz.

-Tabi ki.

Sesi heyecandan titremişti. Açıkçası benden etkilenmesi hoşuma gidiyordu. Odada tekrar ikimiz kaldığımızda Doruk bana döndü.

-Niye benimle değil de onunla içmek istiyorsun? Neyim eksik benim?

Sesi kızgın gelse de ifadesi oyuncağı elinden alınmış bir çocuktan farksızdı. Abartılı bir şekilde üfledim.

-Sal da bir flört edeyim şu Selimle. Yazık oluyor gül gibi adama.

-O mu gül gibi adam? Ben değil miyim gül gibi? 

Sessiz kahkaham dudaklarımdan çıktı. Yalnızca Doruğun duyacağı bir kahkahaydı.

-Kıskançlık küpüsün resmen.

-Bile bile uğraşıyorsun yani?

Omuz silktim ve onu cevapsız bıraktım. Her ne kadar kafamı dağıtmak için şakalaşsam da aklım bir saniye bile Keremden uzak durmuyordu. 

-Ben doydum, önden laboratuvara gidiyorum. 

Önünde ki peçete ile ağzını sildikten sonra o da ayağa kalktı.

-Bende geliyorum.

İkimizde odadan çıkıp laboratuvara girdiğimizde köşede duran Selime baktım ve göz kırptım. İrkilerek yaslandığı yerden çekildi ve masada ki belgeleri karıştırmaya başladı.

-Esra hanım, bu taraftan lütfen.

Bana seslenen kumral kadına döndüm ve işaret ettiği sedyeye oturdum. Üzerimdeki kazağı omzuma kadar sıyırdım. Dirseğimden biraz üstünü plastik bir kayış ile bağladıktan sonra iğne hazırlandı. Doldurulacak on iki tüp vardı. Hala iyileşebilsem sorun olmazdı ama şu an yan etkileri olacaktı. İğnenin sivri ucu koluma battığında çok kısa ama keskin bir nefes verdim. Bir anda kendimi ne zamana ait olduğunu bilmediğim bir anının içinde bulduğumda zaman sadece benim için durmuştu.

 -Korkaklığı bırak Esra. Yalnızca bir iğne seni öldürmez.

Sahip olduğum en eski anılardan birindeydim. Deneylerdeki üçüncü günümdü ve her gün rutin olarak yapılacak iğne için sedyeye oturmuştum. Otuz çocuk yan yanaydık. Aralarında ki en büyük ikinci kişi olmama rağmen en korkakları bendim. Babam dahil kimsenin umudu yoktu benim adıma.

-Ama gerçekten çok acıtıyor, yapmasak olmaz mı?

-Saçmalamayı kes!

Doktor her zaman çok katı biriydi ama en çok benden nefret ederdi. Şimdi düşününce fark ediyordum da denekler arasında ki tek kız olduğumdan her zaman bir zaman benden nefret ediyordu. Sinirli iç çekişini hatırlıyorum. Gür kaşları sertçe çatılmıştı. 

KANLI BAĞLAR (18+) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin