Final

44.6K 2K 563
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, iyi okumalar ^^

Nikah günü...

Elçin:

"Ayyy, çok güzel oldun." En yakın arkadaşlarımdan biri olan Melek'in sözleri üzerine üzerimdeki gelinliği incelemeye başladım aynadan.

Fırat'ın annesi sürekli beni eve davet edip güzel yemeklerle karnımı doyurduğu için çok azıcık bir göbek oluşmuştu ama gelinlik üzerime tamamen oturmuştu. Her zaman mütevazılığı seven ben, şu an hiç mütevazı olamayacaktım: ciddi anlamda güzel olmuştum.

Bakışlarımı, kendimi komple süzdükten sonra aynadan çektim. Odanın içine yürüyüp tam koltuğun üstüne oturacakken kapının hafifçe tıklatılması üzerine bakışlarımı kapıya çevirdim.

"Gel." dedikten sonra kapı yavaşça açıldı ve Fırat tüm ihtişamıyla birlikte odaya girdi. Giydiği siyah damatlık omuzlarını tam anlamıyla sarmıştı ve o geniş omuzları bana "Gel uzan!" çağrısında bulunuyordu. Fırat şu an çok çekici duruyordu ve eğer Melek burada olmasa onu öpücük manyağı yapabilirdim.

"Çiçeğim..." Fırat bir süre olduğu yerde durup hayran hayran bana baktıktan sonra yavaşça bana doğru adımladı.

"Çok... Çok güzel olmuşsun. Nefesimi kesecek kadar..." Hayran bakışları ve konuşurken sesinin titremesi aklımın başımdan gitmesi için yeterli bir sebepti.

Birkaç adımda yanıma yaklaşıp alnımı öptüğünde beni sanki ilk defa öpüyormuşcasına heyecanlandım. Bu kalp, böylesine hızlı atmayı sebep mutluluk olduğu sürece hak ediyordu.

"Neyse ben sizi yalnız bırakayım, nikah vakti gelip de misafirler toplanınca sizi çağırırım." Melek bize gülümseyerek baktıktan sonra gayet de duygulandığını belli eden gözleri bizden ayrıldı. O çıkar çıkmaz bu sefer dudağımı öpen Fırat'ı hafifçe ittim göğsünden.

"Yapma, rujum dağılacak." dediğimde yüzünü hafif bir sırıtma ifadesi yalayıp geçti. Sanki odada bizden başka biri varmış gibi kulağıma eğilip kısık bir sesle "Senin bu güzelliğin beni tam da şu an darmadağın etmişken müstakbel karıcığım, bu gece bu ruju zevkle dağıtmayacağım konusunda söz veremem." dedi.

Bu sözleri tehdit miydi yoksa müjde miydi onu bilemezdim ancak sözleri garip bir şekilde hoşuma gitmiş olsa da hoşuma gitmemiş gibi davranmam gerekiyordu.

"Terbiyesiz!" deyip bacağını elimle cimciklediğimde benden resmen kaçarak uzaklaşmıştı. Bu hâli içten içe gülmeme neden olurken yüzümdeki ifadeyi asla değiştirmedim. Biraz ağırlığımı ortaya koymam gerekecekti yoksa Fırat bu ve bundan sonraki hiçbir gecede başımın ağrımasına müsaade etmeyecekti.

"Tamam gel ya, çok dağıtmam." deyip tekrar sarıldığında kollarımı boynuna doladım. "Ne yapacağım ben seninle?"

"Yapacağın şeyler çok belli ama bahsetmeyeceğim. Sonra kızıyorsun." İmalı bir tonda kurduğu cümleyi anlamamak mümkün değildi. Üzerine gittikçe daha başka şeyler söylediğini fark ettiğim için bu konuyu tamamen kapatmak adına başka konulardan bahsetmeye başladım.

Mekânın güzelliğini, gelen misafirlerin sayısını, organizasyonu konuşmak epey vakit almıştı. Sadece basit bir nikah için bile bu kadar uğraşmışken düğün yapmayacağımız için fazlasıyla mutluydum. Gerçekten anlamsız bir şeydi düğün denilen olay. İnsanları eğlendirmek için en mutlu günümüzü mahvedip yorulmak, gençliğimizin en güzel zamanlarını birlikte geçirmek yerine düğün vaktinden kalan tonla para açığını kapatmaya çalışmak, yetmiyormuş gibi "düğünü şöyle yapsaydınız daha iyi olurdu" lafı altında düğünle ilgili gelen eleştirileri çekmek çok saçmaydı. Gerçekten mantıklı bir karar vermiştik.

TELEFONUNUZ BENDE KOMUTANIM/ Texting✓ Where stories live. Discover now