minho'nun mistik kundurası

69 14 52
                                    

Sabah klasik uyanışımı yaptım ama, sırtım çok kötü ağrıyordu. Ağrıyı görmezden gelmeye çalışarak giyindim, dünden çok farklı değildi. Daha sonra rutinimi falan yaptım. Sıra gelmişti kitaplarıma. Kitaplarım normalde düzenliydi ancak dünden kalma dağınık bıraktığım için kitapları da zar zor buldum. Aşırı boktan bir gündü yani.

Evden çıkmadan hemen aynanın karşısına geçip kendime son bir kez baktım ve her gün yaptığım gibi yakışıklılığımı dile getirdiğim minik konuşmamı yaptım. Günlük rutinimi atlayamam, bilen bilir.

Götümde de bir ağrı var, sanki götümde klasik müzik çalıyor gibi, ciddiyim. Anlayana.

Bu sefer geç kalmadığım için yürüyerek bir yarım saatte geldim, okul uzak, ne yapalım. Milleti selamladım ve sınıfa çıktım. Jeongin karşıladı beni, teşekkür ederim canım. Özel selamlaşmamızı yapıp sınıfa girdim, girmez olaydım. Bu arada, evet, sadece Jeongin ile özel selamlaşmamız var.

Felix, Seungmin ve Changbin uzun eşek oynuyordu. Jisung onların yanındaki bir sıranın üzerine oturmuş onları izliyordu, Minho da Chan'ı darlıyordu.

Ne kadar normal ancak bir o kadar da anormal bir gün, anlatamam.

Geldiğimi tüm itlere belirtmek açısından "Zencigöt seven var mı?" diye bağırmak zorunda kaldım. Bağırdığım gibi hepsi bir ağızdan "Ben!" dedi zaten. Ama Minho herkesten fazla seviyor sanırım, bir anda "Zencigöt Twerk" yapmaya başladı. Güzel yapıyor ha.

Jisung ile bizim sıra çok yakındı, sanıyorum ki dilini yutmuş, "Çantanı fırlat" demek yerine garip hareketler yapıyordu. En sonunda anlayıp çantayı fırlattım tabii ki. Ancak biraz ağır gelmiş olmalı ki, yüzüne çarptı. Sonrasında olanlar da hiç iç açıcı değildi.

Felix, Jisung'un ani bağırmasına karşı dikkatini ve dengesini kaybetti, öğretmen masasına zar zor tutunarak düşmekten kurtuldu. Üstündeki Changbin ile Seungmin için de aynı şey söylenebilirdi sanırsam. Onlar da kendilerini öğretmen masasının üzerine atarak düşmekten kurtuldu. Ne malsınız ya. Bir akıllı benim.

Şaka.

Sınıfımıza daha ilk saatlerden rezil olmayı başardık ve ders zili çaldı. Yerimize geçtik.

O göt ağrısıyla oturmak ayrı acı verici.

Hocacığımız geldi, ders başladı. Bu hoca da anlatamıyor ha, aşırı fazla konuşuyor. Çoğunlukla boş yapıyor, uykumu getirmekte bir numara.

Kafam sırada, dersin bitmesini bekliyordum çünkü dersi dinleyecek hâlim hiç yoktu ve ders aşırı sıkıcıydı. Hoca da bize bakmıyordu zaten. Tahtayla bütünleşmiş, saniyede yirmi kelime konuşuyordu. Bu kadının anlattığı dersi kim anlıyorsa, bana da anlatsın lütfen. İhtiyacım var, tekrar izleyip hiçbir şey anlamıyorum.

Arkamda oturan Taehyung ile Chanyeol fısıldaşıyordu, duymadım zannetmesinler. Aslında kendileri sessiz konuşuyor zannediyordu, ben dahil herkes duymaktaydı o ikiliyi.

Tam rahatladığımı düşünmüştüm ki, Jisung dürttü. Bir kere çakacağım, bir daha dürtemeyecek ama kıyamıyorum.

"N'oldu Jis?"

"Sıkıldım," dedi, bir yandan da dürterek. Her yerim ağrıyor ama seninle uğraşmayı seçiyorum be çocuk, değerimi bil.

Fazlasıyla zeki olmalıydım ki, "Uyu." dediğimde sanki dünyanın tüm sorunları çözülmüş gibi hissettirdi.

"Uykum yok."

E o zaman ben senin anneni seveyim.

"Minho'ya yaz, shitpost atsın." dedim son çare olarak.

Yarak-ı Sevkiye, HyunhoWhere stories live. Discover now